WAS A KEY in Turkish translation

[wɒz ə kiː]
[wɒz ə kiː]
önemli
important
importance
care
value
significance
emphasis
matters
of that magnitude
priority
big
anahtar
key
switch
wrench
kilit
lock
key
lockdown
padlock
linchpin

Examples of using Was a key in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
I found that it was a key it Japan to finish the war.
Ancak aynı zamanda bunun savaşın bitmesinde bir anahtar olabileceğini düşündüm.
Becher believed that terra pinguis was a key feature of combustion
Becher terra pinguisin yanma olayında önemli bir özelliği olduğuna
My father was a key administrator for New York City and they named a monorail car after him for the day… during the civil rights movement.
Babam, Yurttaşlık Hakları Hareketi sırasında NYCnin önemli yöneticilerindendi… ve bir monoraya onun ismini vermişlerdi.
He was selected as the best player in the tournament by Argentine sports daily Olé and was a key player in Huracán's championship bid, which was thwarted by Vélez Sarsfield on the last match.
Arjantinli spor gazetesi Olé tarafından Clausura 2009un en iyi oyuncusu seçildi ve Huracánın sezon sonunda şampiyon olabilmesi için anahtar oyuncu olarak tanımlandı.
And they named a monorail car after him for the day… during the civil rights movement, My father was a key administrator for New York City.
Babam, Yurttaşlık Hakları Hareketi sırasında NYCnin önemli yöneticilerindendi… ve bir monoraya onun ismini vermişlerdi.
Because he recalled how Aaron Hernandez said to him, Robert Kraft was a key witness for the prosecution.
Robert Kraft soruşturmanın kilit tanığıydı çünkü Aaron Hernandezin şöyle dediğini hatırlıyordu.
During World War II, he was a key figure in the Manhattan Project that developed the first nuclear weapons.
Dünya Savaşı sırasında ilk nükleer silahların geliştirildiği Manhattan Projesinde anahtar rollerden birini oynamıştır.
Gotovina's handover to the UN tribunal was a key condition for Croatia's integration. Getty Images.
Gotovinanın BM mahkemesine teslim edilmesi Hırvatistanın entegrasyonu için önemli bir şarttı. Getty Images.
That tom connolly, the former attorney general, Was a key member of this cabal.
Üzülerek söylüyorum… ancak eski başsavcı Tom Connolly… Cabalın kilit üyelerinden birisiydi.
The game was held four years after the Falklands War between Argentina and the United Kingdom, and was a key part in the already intense Argentina-England football rivalry.
Arjantin ile İngiltere arasında geçen Falkland Savaşından 4 sene sonra oynanan maç Arjantin-İngiltere rekabetinin önemli bir parçasıdır.
Beyond Białystok, Minsk was a key strategic railway junction
Bialistok gerisindeki Minsk, stratejik önemde bir demiryolu- karayolu kavşağı
Inside was a key and an address to an apartment in Rome that I had rented as Julia Thorne.
Adres benim el yazımla yazılmıştı. İçinde bir anahtar ve Romada Julia Thorne olarak kiraladığım bir evin adresivardı.
So much so that he hid its identity in a riddle on the wall of his asylum cell. believed it was a key to something far more important.
Çok daha önemli bir şeyin anahtarı olduğuna inandım, sığınmacı hücresinin duvarındaki bir bilmecede. o kadar ki kimliğini sakladı ki nin dehası.
Believed it was a key to something far more important, in a riddle on the wall of his asylum cell. so much
Çok daha önemli bir şeyin anahtarı olduğuna inandım, sığınmacı hücresinin duvarındaki bir bilmecede.
So I broke into Wendell's, but all I found was a key, marked"Storage unit.
O yüzden Wendellin evine girdim ama tek bulduğum'' Depo Yeri'' damgalı bir anahtardı.
The house. How? Didn't Muffy say there was a key in the kitchen back in the house?
Nasıl? Ev. Muffy mutfakta anahtar olduğunu söylememiş miydi?
to that building and pick up some money she left me in her will. And inside it was a key and a letter.
vasiyetinde bıraktığı onun içinde bir anahtar ve bir mektup vardı.
the issue of the dams was a key grievance."Water is a right-- it cannot be sold", one banner read.
ötürü orada bulunsa da, baraj konusu önemli bir şikayet konusuydu. bir pankartta,'' Su haktır- satılamaz.'' yazıyordu.
by his own Liberals, and the subsequent split was a key factor in the decline of the Liberal Party as a serious political force.
Liberallerin bu ayrılığı daha sonraları partinin önemli bir politik kuvvet olmaktan çıkmasına sebep olacak ana nedenlerden biriydi.
There was a key.
Bir anahtar vardı.
Results: 24883, Time: 0.0477

Word-for-word translation

Top dictionary queries

English - Turkish