OTURMAK ZORUNDA in English translation

have to sit
oturmak zorunda
had to sit
oturmak zorunda

Examples of using Oturmak zorunda in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Tedirgin oldum ve oturmak zorunda kaldım.
I had to sit down, I was that perturbed.
Hemen yolun kenarına oturmak zorunda kaldım.
And I had to sit there by the side of the road.
Eve dönerken 18 saatlik uçuş boyunca şişe mantarına oturmak zorunda kaldı.
They had to sit him on a cork for the 1 8-hour flight home.
Onun yüzünden Dinner tiyatrosunda Tevye oynarken oturmak zorunda kaldım, Lew!
I had to sit through him playing Tevye in dinner theater, Lew!
Akşam yemeği boyunca Julinin tam karşısında oturmak zorunda kaldım.
I had to sit across from Juli for an entire dinner.
Gıcık bir şekilde, yan yana duran masalardan birine oturmak zorunda kaldık.
Annoyingly, we had to sit on a table right next to another one.
Megin ve diğerlerinin önünde aptal gibi oturmak zorunda kalıyorum ve.
I have to sit like a fool in front of Meg.
Şimdi her pazar günleri, mutfakta oturmak zorunda kalıyorum.
Now I have to sit in the kitchen every freakin' sunday.
Bütün gece yanında oturmak zorunda kaldım.
And I had to sit next to her all night.
Sana söyledim, tutmak için oturmak zorunda kaldın.
I told you, you had to sit in it to keep it.
Onun yüzünden Dinner tiyatrosunda Tevye oynarken oturmak zorunda kaldım, Lew!
In dinner theater, Lew. I had to sit through him playing Tevye!
Şenlik tiyatrosunda, Tevyeyi oynaması bitene kadar… oturmak zorunda kaldım Lew!
In dinner theater, Lew. I had to sit through him playing Tevye!
Ve dünya yok olduğunda, sonsuza kadar kapıların dışında oturmak zorunda kalacaklar.
And when the world ends, they will have to sit outside the gates for eternity.
Ve dünya yokolduğunda, tüm sonsuzluk boyunca kapıların dışında oturmak zorunda kalacaklar.
And when the world ends, they will have to sit outside the gates for eternity.
Dışarıda köpek ile birlikte oturmak zorunda kaldım.
I have to sit outside with the dog.
Saatlik eve dönüş yolunda mantara oturmak zorunda kaldı.
They had to sit him on a cork for the 1 8-hour flight home.
Bu yüzden geride bıraktığı yumurtaların üzerine oturmak zorunda kaldım.
So, I had to sit on the eggs she would left behind.
İyi geceler. Dışarıda köpek ile birlikte oturmak zorunda kaldım.
Good evening. I have to sit outside with the dog.
Nerdeyse 8 saat oturmak zorunda kaldık.
We had to sit tight for nearly eight hours.
Tren o kadar kalabalıktı ki ters yöne oturmak zorunda kaldım.
The train was so crowded, I had a seat facing the wrong way.
Results: 97, Time: 0.0368

Oturmak zorunda in different Languages

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English