FÄSSER - Turkce'ya çeviri

varil
barrel
fass
tonnen
keg
fıçı
fass
barrel
fıçıları
fass
barrel
varilleri
barrel
fass
tonnen
keg
variller
barrel
fass
tonnen
keg
varillerin
barrel
fass
tonnen
keg
fıçıların
fass
barrel
fıçılara
fass
barrel

Fässer Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Alle in die Fässer, schnell.
Herkes fıçılara girsin, çabuk.
Sie steigen in große Fässer, wie für saure Gurken.
İnsanlar böyle büyük fıçıların içine giriyorlar… turşu fıçısı gibi.
Diese Fässer da sind vermutlich voll mit Chemieabfällen.
Muhtemelen bu variller kimyasal dolu ve onları ordaki odaya sokuyorlar.
Die meisten der Zeit Fässer haben keine Arme und Beine.
Çoğu zaman varillerin kolları ve bacakları yoktur.
Wenn Sie Explosionen mögen, zerstören Sie auch explosive Fässer!
Patlamaları seviyorsanız, patlayıcı varilleri de yok edin!
Beschädigte oder verunreinigte Fässer zurückzuweisen und Wertersatz zu verlangen.
Hasarlı veya kirli fıçıları reddetme ve değer tazmini talep etme hakkına sahibiz.
Diese Plantage allein produziert mehrere tausend Fässer Palmöl.
Varil palmiye yağı üretiyor. Bu alan tek başına binlerce.
Wir haben acht Fässer Bier aus dem Keller geholt.
Mahzenden sekiz fıçı bira çıkardık.
Holt Eimer und Fässer!
Kovaları ve varilleri getirin!
Um Fässer Wein sehen- deutet großen Luxus.
Şarap fıçıları görmek, büyük bir lüks demektir.
Alle in die Fässer, schnell.
Fıçılara girsin, çabuk.
Ich weiß, woher diese Fässer stammen.
Bu fıçıların nereden geldiğini biliyorum.
Fässer, Whisky, Gemüse in Kisten voller Sand.
Viskiler, kum dolu kutulardaki sebzeler. Variller.
Vidar, das sind deine Fässer.
Vidar, bunlar senin varillerin.
Er ist in Brunswick, um Fässer für unseren Whiskey zu holen.
Viskilerimiz için fıçı almaya Brunswicke gitti.
Im Prozess sagte er, er sah dort einige Fässer.
Mahkemede birkaç varil gördüğünü söylüyor.
Schafft die Fässer hier rein.
Şu varilleri içeri taşıyın.
Ich habe die Fässer von Quinsai bis hierher verfolgt.
Hangzhoudan beri o fıçıları takip ettim.
Ich habe die Fässer für die Ernte morgen gezählt.
Yarınki hasat için fıçıların sayımını yaptım.
Diese Fässer sind mit Benzin gefüllt. Beeil dich.
Elini çabuk tut, bu variller benzin doluymuş.
Sonuçlar: 177, Zaman: 0.1453

En çok sorulan sözlük sorguları

Almanca - Turkce