BAĞIRMAYA - Almanca'ya çeviri

zu schreien
bağırmaya
çığlık atmaya
ağlamaya
haykırmak
çığlık çığlığa
ruf
aramak
çağırıyor
arayın
ara
çağırayım mı
çağırın
çağırayım
arar
telefon
çağrı
zu brüllen
bağırmayı
mich anzuschreien

Bağırmaya Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Bağırmaya çalışıyordum.
Ich wollte schreien.
Selim bağırmaya başladı çünkü ben bilmiyordum ve geçmek istiyordum.
Selim fing an zu fluchen, weil ich es nicht wusste und weitergehen wollte.
Bağırmaya çalıştım ama ağzım vücut yağlarınla dolmuştu.
Ich wollte Schreien, hatte aber Speck im Mund.
Annem bağırmaya başladı.
Mutter fing an zu schreien.
Bağırmaya gerek yok. Sakin olun.
Sie müssen nicht schreien.
Puff beni aradı ve telefonda bağırmaya başladı. Gecenin ikisinde.
Um zwei Uhr nachts ruft mich Puff an und schreit ins Telefon.
Adama bağırmaya başladım.
Ich schrie den Mann an.
Kapağı dahi açmadan bize bağırmaya başladı. Sanırım Rusça idi.
Er schrie uns an, in russisch glaube ich, bevor wir die Luke öffneten.
Ben bağırmaya başlayınca beni duydu.
Sie hörte mich erst, als ich schrie.
Ben bağırmaya başlamadan hangisini sevdiğini söyle.
Jetzt sag mir, welche du magst, bevor ich schreie.
Karın bana bağırmaya başladı ve Pavlovun köpeğine dönüştüm.
Bailey brüllt mich an und ich bin ein Pawlowscher Hund.
Bana bağırmaya başlamadan önce bunu hatırlamalıydın.
Woran du dich hättest erinnern sollen, bevor du mich angeschrien hast.
Bağırmaya gerek yok.
Sie müssen nicht schreien.
Bağırmaya başladı. Sonra arkadaşım'' bantlarımı sen aldın'' diye.
Und dann schrie mein Freund mich an.
Ben de döndüm ve adama bağırmaya başladım. O da bana bağırmaya başladı.
Ich schrie den Typen an, und er schrie zurück.
Bağırmaya başlamadan önce, sen haklıydın.
Bevor du losschreist, du hattest Recht.
Bağırmaya devam etti ama sesi boğuktu.
Sie schrie weiter, aber nur gedämpft.
Bunun üzerine bağırmaya, frakı için kendisine on beş ruble ödememiz gerektiğini söylemeye başladı.
Und da fing er an zu schreien, wir müßten ihm fünfzehn Rubel Schadenersatz bezahlen.
Bağırmaya çalıştı ama ciğerlerinde hiç hava kalmamıştı.
Er wollte schreien, aber in seiner Lunge war keine Luft mehr.
Mary bağırmaya değildi, ama o şeyler baktı.
Mary schrie nicht, aber sie sah Dinge.
Sonuçlar: 191, Zaman: 0.0735

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Almanca