BINMEYE - Almanca'ya çeviri

zu steigen
yükselmeye
binmeye
artmaya
tırmanmaya
çıkmadan
zu fahren
gitmek
sürmeyi
götürmek
kullanmak
binmek
araba kullanmayı
sürücü
sürüş
gezmek
dolaşmak
zu reiten
binmeyi
sürmek
gitmeyi
sürmeleri için
einzusteigen
girmek
binmek
binin
trene
katılmak
binerken
içeri
arabaya
biniş
zu besteigen
tırmanmaya
binmeye
çıkmak

Binmeye Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Sanırım altın dolu bir arabaya binmeye alışık değilim.
Ich bin's wohl nicht gewohnt, in einem Auto voller Gold zu sitzen.
Nişancı 1, nişancı 2, binmeye hazır olun.
Scharfschütze 1, Scharfschütze 2, zum Einstieg bereit.
Benim de binmeye.
Und ich'ne Mitfahrgelegenheit.
Böyle bir satın alma ile birlikte ebeveynler, işlerini güvenle yürütür ve çocukları binmeye bırakabilir.
Mit einer solchen Anschaffung können Eltern sicher ihrer Arbeit nachgehen und die Kinder reiten lassen.
bunu arabaya binmeye benzetebiliriz.
ist das, wie wenn man in sein Auto steigt.
Çiftçi yeni eyeri at üzerine koydu ve eve binmeye başladı.
Der Bauer legte also den neuen Sattel auf sein Pferd und begann den Ausritt nach Hause.
Bu kişinin hangi uçağa binmeye niyetlendiği de açıklanmadı.
Sie weiß auch nicht, welches Flugzeug er besteigen wollte.
Beklemek yerine Oslodan Kopenhaga giden bir feribota binmeye çalışır.
Statt zu warten, versucht sie eine Fähre von Oslo nach Kopenhagen zu erwischen.
Dört Süvari binmeye hazır.
Und vier Reiter stehen bereit.
sizi arabanıza binmeye ve şehre doğru sürüp bir biftekli sandviç almaya teşvik edecek ne olacağını hayal etmeye çalıştım!
ins Auto zu steigen und ans andere Ende der Stadt zu fahren, um ein Roastbeef-Sandwich zu kaufen!
Motorsiklete binmeye çalışıyorsanız yıkıcı bir durum.
Dies ist verheerend, wenn man versucht Motorrad zu fahren.
Abe Lincolnun ürkek bir ata binmeye çalıştığı ve atın da çifte atıp onu üzenginin üzerine fırlattığı hikayeyi bilirsin.
Wissen Sie, es gibt da eine Anekdote… wonach Abe Lincoln versuchte, auf ein scheues Pferd aufzusitzen. Und das Pferd trat mit dem Hinterhuf in den Steigbügel.
Bizi öyle büyük gemilere binmeye zorladılar ki… daha önce öyle büyük bir şey görmemiştim.
Zwangen uns, auf Schiffe zu gehen, die waren größer als alles, was ich vorher gesehen habe.
bitkin insanlar binmeye turistler için arayan dağlarda kayboldu.
der Suche nach Touristen, um die Verwundeten, erschöpfte Menschen an Bord.
Herkes binsin!
Alles an Bord!
Arabaya bindik ve Connecticuta doğru gitmeye başladık.
Dort nahmen wir seinen Wagen und fuhren los Richtung Connecticut.
Ama binmek yok.
Aber kein Reiten.
Herkes bindi, Efendim.
Alle an Bord, Sir.
Binmek istemez misin?
Willst du nicht einsteigen?
Sence hangisine binmek isterim?
Welchen wollen Sie nehmen?
Sonuçlar: 44, Zaman: 0.0588

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Almanca