KATLANMAK - Almanca'ya çeviri

ertragen
tahammül
katlanmak
dayanmak
katlanamıyorum
dayanamadı
kaldıramam
aushalten
dayanmak
tahammül
katlanmak
dayanabilir
kaldırabilir
katlanıyor
erdulden
katlanmak
dayanmamın
katlanıyorsunuz
hinnehmen
kabul
kabul etmek
katlanmak
kabullenmek
buna razı
uğranmamıştır
auszuhalten
dayanmak
tahammül
katlanmak
dayanabilir
kaldırabilir
katlanıyor

Katlanmak Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
ama aynı zamanda çok katlanmak zorunda.
unserem täglichen Begleiter geworden, der aber auch viel aushalten muss.
kocana katlanmak zorunda değilsin.
du solltest deinen Mann nicht ertragen müssen. Danke.
Ama ikinci kez böyle yan etkilere katlanmak istemiyorum.
Aber ich möchte solche Nebenwirkungen auf keinen Fall ein zweites Mal aushalten.
O çocuk… Hiçbir çocuk bu tür şeylere katlanmak zorunda kalmasa keşke.
Aber dieses Kind… Ich wünschte, kein Kind müsste je solche Dinge ertragen.
Neden her hangi bir tür bu zayıflığa katlanmak zorunda kalsın ki?
Wieso muss eine Spezies solche Schwäche aushalten?
Debbie, bizim arkadaşımızdı… ve Gary de, katlanmak zorunda olduğumuz tuhaf kocasıydı.
Und Gary war der gruslige Ehemann, den wir ertragen mussten. Debbie war unsere Freundin.
Diğerlerini feda ederek kendi hayatlarımızı uzatmamızın ıstırabına… katlanmak zorunda mıyız?
Müssen wir das Elend ertragen, unser Leben verlängert zu haben… indem wir andere geopfert haben?
İnsanlara katlanmak.
Menschen ertragen.
Savunma oyunları, gece ve saldırılar hayat katlanmak zorunda kalacaktır nerede daha birçok.
Verteidigungs-Spiele, Angriffe auf die Nacht und viele mehr, wo man mit dem Leben ertragen müssen.
Ayrıca, unutmayın tüm diğer küçük sakıncaya, katlanmak zorunda kalacağız.
Auch nicht vergessen, alle anderen kleinen Unannehmlichkeiten ertragen müsst.
Hiçbir şeye istediğinden daha fazla katlanmak zorunda kalmaz.
Ihr müsst nicht mehr ertragen, als ihr wollt.
Ama kaçınılmaz olan ile katlanmak zorunda.
Und das Unvermeidbare ertragen muss.
Her araba klima ile donatılmıştır ve sıcağa katlanmak zorunda değildir.
Jedes Auto ist mit einer Klimaanlage ausgestattet und muss die Hitze nicht ertragen.
Böyle bir zorluğa katlanmak… ve böyle bir kahramanlık şerefi, benim utanmama neden oluyor.
Solche Nöte zu überstehen! Und die Ehre solcher Helden beschämt mich einfach.
Bunlara katlanmak zorunda değilsiniz.
Sie müssen das nicht dulden.
Sanırım biraz daha katlanmak beni öldürmez ama öldürürse suç senin!
Aber wenn doch, bist du am Arsch. Ein bisschen länger bringt mich nicht um,!
Katlanmak zorunda olduğum şeyin bir hatırlatıcısı.
Als Erinnerung an das, was ich erdulden musste.
Bu derslere neden katlanmak zorunda olduğumu anlamıyorum.
Ich versteh nicht, wieso ich mir diesen Kurs antun muss.
Acıyacak, katlanmak zorundasın… tabi ayağının kangren olmasını istemiyorsan.
Es muss wehtun und Sie müssen es ertragen, sofern Sie keinen Wundbrand riskieren wollen.
Katlanmak zorunda değilim. Alaylarına daha fazla.
Ich muss Ihren Sarkasmus nicht dulden.
Sonuçlar: 161, Zaman: 0.0316

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Almanca