Yerdeki Turkce kullanımına örnekler ve bunların Yunan çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Computer
Hadi, yerdeki cesede bak.
Hollynin bulunduğu yerdeki kamp ekipmanlarında bir isim bulduk.
Herhangi bir apartman koridorunda- bu yerdeki en büyük yükün bölgesidir.
Titreşim enerjisi her şeyi değiştiriyor: her yerdeki tüm oyunları.
Alt katta, rafların yanında yerdeki kutunun içinde.
Demek sörf yapmak istiyorsun. Ve senin yaşadığın yerdeki dalgalar bunların yarısı bile değil.
Sorun yok, sadece bir çekmece ve yerdeki birkaç eşya.
benzin istasyonunun bittiği yerdeki kaldırımın kenarında dururum.
Bir daha buraya gelirsen, yerdeki kan senin olur.
Açığa çıkmış gibi hissediyorum, eskiden yüzüğümün olduğu yerdeki deri gibi.
Karenı görmeye gelmiştim. Yerdeki kanı gördüm.
Bizimle anlaşmazsan senin ihtiyar yerdeki bir leke olur.
Kırık bir boynu ve yerdeki deliği açıklamam gerekecek.
Canım benim her yerdeki bütün Rumplestiltskinların adına sözümü tutmaya geldim.
Bu yerdeki en iyi şey az önce geldi.
Gregle cesetleri bulduğumuz yerdeki kınkanatlılarla ilgili bir deney yaptık.
Baraj yapılacak yerdeki köyler su altında kalacak.
Şimdiyse yerdeki patatesleri yiyorum.
Sanatımı öğrendiğim yerdeki mutlu hatıralarımı canlandırıyor.
Neden yerdeki bir adama vurayım?