KNOCKOUT in Turkish translation

['nɒkaʊt]
['nɒkaʊt]
nakavt
knockout
knock out
KO
knockdown
ko'ed
a-calling
knockout
bir afet
disaster
knockout
catastrophe
a stunner
a calamity
bayıltma
fainting
love
to pass out
knocked out
to collapse
bir ahu
a knockout
bayıltıcı
fainting
love
to pass out
knocked out
to collapse
nakavttan
knockout
knock out
KO
knockdown
ko'ed
a-calling
nakavtla
knockout
knock out
KO
knockdown
ko'ed
a-calling
nakavtı
knockout
knock out
KO
knockdown
ko'ed
a-calling
bir afetti
disaster
knockout
catastrophe
a stunner
a calamity

Examples of using Knockout in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Knockout gas, 99? Chief?
Bayıltıcı gaz mı, 99?- Şef?
It was knockout gas.
Sinir gazı değildi, bayıltma gazıydı.
Knockout gas, 99? Chief?
Şef? Bayıltıcı gaz mı, 99?
Li's Z says that if you kill Knockout, he will leave you alone.
Ze eğer Nakavtı öldürürsen seni yalnız bırakacakmış.
My head hurts. Yeah, pre-surgical knockout.
Başım ağrıyor. Ameliyat öncesi bayıltma.
Knockout face, killer body.
Bayıltıcı bir yüz, öldürücü bir vücut.
Li'l Zé says that if you kill Knockout, he will leave you alone.
Ze eğer Nakavtı öldürürsen seni yalnız bırakacakmış.
Ladies and gentlemen, R2F's biggest knockout.
R2Fnin en büyük nakavtı.
Maybe they do have knockout gas in this place.
Belki de burada bayıltıcı gazları vardır.
How would you like that quick knockout Charlie made?
Charlienin yaptığı o hızlı nakavtı nasıl buldunuz?
Mysterious cabs, knockout gas?
Gizemli bir taksi, bayıltıcı gaz?
Rope, masks… knockout gas!
İp, maskeler… bayıltıcı gaz!
There's enough left to knockout an elephant.
Bir fili bayıltacak kadar daha var.
Get your Knockout!
Nakavtınızı alın!
Maybe you will meet some knockout in a bikini.
Belki bikinili bir afetle tanışırsın.
Get your Knockout here.- Yeah.
Nakavtınızı buradan alın.- Evet.
Got a couple of real good offers. After her 12th straight knockout, Frankie.
Onikinci nakavtından sonra, Frankieye çok iyi iki teklif geldi.
Yeah. Get your knockout here.
Nakavtınızı buradan alın.- Evet.
La Motta may need a knockout.
La Mottanın nakavta ihtiyacı… olabilir.
Put his car into a wall in Knockout Two.
İkinci Nakavtta arabasıyla duvara girdi.
Results: 332, Time: 0.0862

Top dictionary queries

English - Turkish