Examples of using The passcode in English and their translations into Turkish
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Hunter, keep working on cracking the passcode to Christine's recorder.
I will give you the passcode. No.
Just so you know, I'm putting the passcode on my phone.
The passcode to the safe is kept and sealed inside the black envelope.
Mühürlü hâlde siyah zarfın içinde saklı. Kasanın şifresi.Captain, we cracked the passcode on the victim's laptop.
Başkomiserim, kurbanın bilgisayarındaki şifreyi kırdık.And I don't need the passcode to answer.
Cevaplamak için şifre gerekmiyor.That can't be. Even my family doesn't know the passcode there.
Mümkün değil Ailem bile oradaki şifreyi bilmiyor.What's the passcode? The passcode, it's… It's Samar?
Şifre şey… Samar.- Şifre ne?He will know what to do. I will send him the passcode.
O ne yapacağını bilir. Şifreyi yollayacağım.Şifre… bir sır.- Şifre mi?Yeah, I do. I am texting you the passcode right now.
Evet, öyle. Şu anda sana şifreyi mesaj atıyorum.Open the door. The passcode is my birthday.
Kapıyı aç. Şifre doğum günüm.I am texting you the passcode right now.- Yeah, I do.
Evet, öyle. Şu anda sana şifreyi mesaj atıyorum.The passcode is my birthday. Open the door.
Kapıyı aç. Şifre doğum günüm.Mother opened it. She knew the passcode.
Annem açtı. Şifreyi biliyor.Why are you doing this to me? The passcode.
Bana bunu niye yapıyorsun? Şifre.She knew the passcode. Mother opened it.
Annem açtı. Şifreyi biliyor.The passcode… Why are you doing this to me?
Bana bunu niye yapıyorsun? Şifre.I thought we would use it to lure Piscatella inside, but I can't figure out the passcode.
