ÜRETMEKTE in English translation

producing
ürün
üretmek
üretim
üretir
oluşturur
yaratan
yapımcı
salgılıyor
produces
ürün
üretmek
üretim
üretir
oluşturur
yaratan
yapımcı
salgılıyor
to create
yaratmak
oluşturmak
yaratacak
kurmaya
üretmek

Examples of using Üretmekte in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Piyasaları, avro bölgesinin devam eden krizle başa çıkabileceğine ikna etmek amaçlı bir dizi tedbir de bu etkiyi üretmekte başarılı olamadı.
A set of measures aimed at convincing markets that the Eurozone can deal with the ongoing crisis have failed to produce that effect.
Her emekçi bütünün sadece, tek başına anlamı ya da kullanım alanı olmayan bir parçasını üretmekte ve emekçinin kendini kıyaslayabileceği
Each labourer produces only some part of a whole, and each part having no value
Kriyoelektron mikroskopisi, çok büyük protein kompleksleri ve virüsler hakkında daha düşük çözünürlüklü yapısal bilgi üretmekte kullanılır; bunun bir çeşitlemesi sayılan elektron kristalografisi
Cryoelectron microscopy is used to produce lower-resolution structural information about very large protein complexes,
Lawrence bombanın gerektirdiği trityumları yapmak için nötronlar üretmekte, plütonyum gibi yapması daha zor ve daha yüksek enerji gerektiren,
Lawrence proposed to use accelerators instead of nuclear reactors to produce the neutrons needed to create the tritium the bomb required, as well as plutonium,
Geonosiste yeni ışın kalkanlı fabrikalarının güvenliğini sağlayan Ayrılıkçı lider Poggle the Lesser üretim hattından çıkar çıkmaz doğrudan sayıca az klon ordusuna karşı yürüyebilecek binlerce korkunç yeni silahlar üretmekte.
On Geonosis, Separatist leader Poggle the Lesser, safe in his newly ray-shielded factories, creates thousands of terrible new weapons which march off the assembly line against the outnumbered clone army.
Şehirde, porselen, tarım aletleri, kimyasal gübre, yapıştırıcı, kazan, demir eşyaları, çizme, ayakkabı ve kürk giysileri üretmekte ve içki fabrikaları,
The town manufactures porcelain, agricultural implements,
Geonosiste yeni ışın kalkanlı fabrikalarının… güvenliğini sağlayan Ayrılıkçı lider Poggle the Lesser… üretim hattından çıkar çıkmaz doğrudan sayıca az klon ordusuna karşı… yürüyebilecek binlerce korkunç yeni silahlar üretmekte.
Which march off the assembly line against the outnumbered clone army. On Geonosis, Separatist leader Poggle the Lesser, safe in his newly ray-shielded factories, creates thousands of terrible new weapons.
Ve her bir doları, üzerine yapışmış borçla birlikte kiraladığında… Ve bir merkez bankası, tüm ulusun para birimini üretmekte tekel haline geldiğinde,
Over the production of the currency for the entire country, where does the
Ve her bir doları, üzerine yapışmış borçla birlikte kiraladığında… Ve bir merkez bankası, tüm ulusun para birimini üretmekte tekel haline geldiğinde,
And since a central bank has a monopoly over the production of the currency for the entire country,
O yüzden bahaneler üretmeyi bırakıp, işini bitir!
So how about you stop making excuses and get it done!
Ancak vücudun içerisinde ısı üretmek büyük miktarda enerji gerektirir.
But generating heat within the body requires a great deal of energy.
Su üretmenin başka bir yolunu bulamaz mı diyorsun?
Are you telling me she can't figure out another way to make water?
Buraya gelip Almanların saat üretmeye başlayacağını söylesen paramı alırsın.
You come here and tell me the Germans are going to start making watches and I will invest.
Bir sandalye üretmek yedi gün alıyor, ama bir düşünün?
It takes seven days today to manufacture a chair, but you know what?
DNA örneği üretmenin mümkün olduğunu düşünüyor.
He thinks it's possible to manufacture a DNA sample.
Arnavutlukta üretilen esrar ve marihuana Avrupa pazarlarında satılıyor.
Cannabis and marijuana produced in Albania are also sold on European markets.
Fikirler üretmek gerçekte MÖ 1984 tarihinde tepeden bulunan uzun-süre-kayıp-olmayan bir şehirde başladı.
Making ideas actually started in 1984 BC at a not-lost-for-long city.
Onları üretmeyi 1975 yılında durdurdular.
They stopped making those in 1975.
Zamanla babam altın üretme sevdasına tekrar başladı.
Time went on, and dad resumed his quest to produce gold.
Örneğin, yeni mallar üretmek yeni üretim yöntemleri yeni pazar geliştirme.
For example, producing new goods, new production methods, new market development.
Results: 40, Time: 0.0388

Üretmekte in different Languages

Top dictionary queries

Turkish - English