Examples of using Cezalandıran in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Son günlerde nörofizyolojik çalışmalar ekonomik oyunlarda hilekarları cezalandıran insanların beyinlerinin ödül bölümünde faaliyet olduğunu ortaya çıkardı.
Tanrının insanları, onlar hala dünyadayken cezalandıran… bir yöntemi olduğunu anladım.
Emrini yerine getirmeye dünden razısın ki? Neden dayak yemene izin verip sonra bunun için seni cezalandıran birinin?
için ne yaptığını bulmalıyız. Sonra onu cezalandıran adamı buluruz.
Sanırım, kendini yıllarca cezalandıran birini arayacaksınız. Kendi kendine zarar veren,
İnsanların diliyle konuşuyorum: Gazapla cezalandıran Tanrı haksız mı?
Ama masum insanları kurtarmak için yaptıklarından dolayı kendini cezalandıran biri gibi görünüyorsun.
Sana daha da iyi davranırdım, Kathleen… eğer ki seni böylesine çalıştırıp cezalandıran adamın adını verseydin.
Kendine güveni olmayan, eskiden şişman olan ateşli bir kız var. Başkalarıyla yatarak babasını cezalandıran bir kız var. 2 bardak tekilayla tepene çıkabilecek bir kız var.
politik düşünceleri keşfeden ve cezalandıran süper devlet Okyanusyanın gizli polisidir.
o kötü adamı cezalandıran aynı Tanrı oğlumu da cezasından kurtaracaktır. Oğlumun elleri o adamın kanıyla bulanmadı.
ödülü aşırı tarafçılık olan ve serbest düşünmeyi cezalandıran bir oyun oynamak zorunda gibi hissederler.
Bence asıl cezalandırılması gereken kişiler sizsiniz.
Cezaya odaklanmaktansa, adalet hayatları ve kayıpları yerine koyan.
Cezaya başvurmadan çocuklara görgü öğretebilirsiniz.
Cezan bu yumuşaklığın ve zayıflığın yüzünden olmalı.
Cezaya tanıklık etmen emredildi, arkanı dönemezsin.
Senin cezan benimle bu konu hakkında konuşmak olacak.
Ben cezalandırılması gereken çok kötü bir kızım.
Kahretsin, şuan cezayı ödeyebilecek param yok.