EĞILIMINDEYIM in English translation

i tend
eğilimindeyim
meyilliyimdir
ilgileniyorum
bildigimle
meşgulüm ben
of tendency

Examples of using Eğilimindeyim in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Sana bir şans verme eğilimindeyim… ama ya diğer yoldan gitmeye karar verirsem?
I'm inclined to give you a shot, but what if I decide to go another way?
Geçenlerde bir anlaşmada yarı yolda bırakıldım, o yüzden bu sefer, biraz daha dikkatli olma eğilimindeyim.
I was let down in a transaction recently, so this time, I tend to be a bit more cautious.
Buna izin verme eğilimindeyim, Bay Reynard.
I'm inclined to permit this, Mr. Reynard. Please.
çalıştım… ama ayva ağaçlarında çalışma eğilimindeyim bir nevi.
I have a kind… of tendency… to work on quince trees.
Yani ben çok buradayım ve öne çıkan yüzleri fark etme eğilimindeyim.
And I tend to notice the faces that stand out. So, I'm here a lot.
Savunmanın başka tanığı olmadığı için… buna izin verme eğilimindeyim, Bay Reynard.
As the defence has no other witnesses… I'm inclined to permit this, Mr Reynard.
Bayan Smith güzel, küçük bir yaratık ve onun karakterinin düzeldiğini düşünme eğilimindeyim.
Miss Smith is a pretty little creature and I am inclined to think her character improved.
Sunduğu bu kanıtlara dayanarak… sanığın kendi aptallığının kurbanı olduğuna… inanmak eğilimindeyim.
Based upon his arguments… I am inclined to believe that the accused… was a victim of his own foolishness.
Müziğe eğilimli olsan kolay olurdu.
It would help if you were musically inclined.
Terbiyem, şu romantik eğilimli arkadaşını da dahil etmeye beni zorluyor, sanırım.
I suppose that good manners force me to include your romantically inclined friend.
Sadece bazen aşırıya kaçma eğiliminde olduğumuzu demek istiyorum.
I only mean that sometimes we are inclined to overdo it a little.
Ama davalının azletme davranışını onaylama eğiliminde de değilim.
But I'm not inclined to grant the defendant's motion to dismiss either.
Ordu kimseyi seçimi kazanacak diye destekleme eğiliminde olmaz.
The army's not inclined to support anyone, just because they happen to win the election.
Sadece bazen aşırıya kaçma eğiliminde olduğumuzu demek istiyorum.
Sometimes we are inclined to overdo it a little. I only mean that.
Birisi hatalara daha az eğilimli.
Someone less inclined toward mistakes.
O sırada iyilik için minnettar olma eğiliminde değildim.
I wasna inclined to be grateful for the favour at the time.
O sırada iyilik için minnettar olma eğiliminde değildim.
I wasna inclined to be grateful for the favor at the time.
O zamanlar bu iyiliğe minnettar olma eğiliminde değildim.
I wasna inclined to be grateful for the favour at the time.
Başka türlü konuşma eğiliminde değilsiniz.
You are not inclined to speak otherwise.
Bunu yapmaya eğilimli. Bunun için zamanımız yok.
He tends to do that.
Results: 44, Time: 0.0258

Top dictionary queries

Turkish - English