GÜZEL KADINLARI in English translation

beautiful women
güzel bir kadın
güzel bir kadınla
güzel bir hanım
pretty women
güzel bir kadın
güzel bir kadınla
hoş bir kadın
çekici bir kadın
sevimli kadın
handsome women
yakışıklı bir kadın
güzel bir kadınla
güzel bir kadınsın
alımlı bir kadın
of the good women
beautiful woman
güzel bir kadın
güzel bir kadınla
güzel bir hanım
good-looking women
güzel bir kadın
güzel bir kadına
hoş bir kadın
like a beautiful lady

Examples of using Güzel kadınları in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
O güzel kadınları seviyor, ben ise yakışıklı erkekleri.
He likes lovely women and I like handsome men.
Jüriler güzel kadınları sevmezler.
Juries don't like beautiful women.
Güzel kadınları sevmiyorum. Teşekkür ederim.
Thank you. I don't like beautiful women.
Güzel kadınları sevmiyorum. Teşekkür ederim.
I don"t like beautiful women. Thank you.
Ona şöhret, para ve kadınları, kendisi kadar güzel kadınları teklif etti.
She offered him celebrity and money and women, women as beautiful as herself.
Teşekkür ederim. Güzel kadınları sevmiyorum.
I don't like beautiful women.
Her zaman dediğim gibi, işin eğlencesini ve bütün güzel kadınları sen alıyorsun.
As i said… you have all the fun and most of good women.
Çirkin kadınlardan hoşlanmam,… yakışıklıyım, güzel kadınları severim.
I don't like ugly women, I'm handsome, I like beautiful women.
Teşekkür ederim. Güzel kadınları sevmiyorum.
Thank you. I don't like beautiful women.
Güzel kadınları bilirsiniz: Bir an cesaret verirler… sonra ayaklarınızı yerden keserler.
Then cut the legs out from under you the next. Well you know beautiful women, they encourage you one minute.
Güzel kadınları da iyi bir park yeri kadar sevmiş bir adam. Bernie Rubenstein.
A man who loved beautiful women as much as he loved a good parking spot. Bernie Rubenstein.
Kız, güzel görünüyordu, kızlar her zaman güzel kadınları olan erkeklere ilgi duyarlar.
The girl seemed to be nice, girls are always attracted to men who have pretty women.
Senin gibi güzel kadınları pek görmediğimizi fark edip, daha iyi iş birliği yapacağımı anlamış bu zibidi demek ki.
He must figure we don't get to see a lot of handsome women out here, and someone like you might get a little more cooperation from me.
Güzel kadınları da iyi bir park yeri kadar sevmiş bir adam. Bernie Rubenstein.
Bernie Rubenstein. A man who loved beautiful women as much as he loved a good parking spot.
Senin gibi güzel kadınları pek görmediğimizi fark edip,… daha iyi iş birliği yapacağımı anlamış bu zibidi demek ki.
And someone like you a lot of handsome women out this way might get a little more cooperation from me. He probably figures that we don't get to see.
Şüphelendiğinizi biliyorum dostlarım ama onlar dünyanın en güzel kadınları.
I know you had your doubts, men, but there they are, the most beautiful women in the world.
Kendimi bildim bileli işin bütün eğlencesini ve güzel kadınları sen alıyorsun.
As long i remember knowing you you have had all the fun and gotten most of the good women.
Senin gibi güzel kadınları pek görmediğimizi fark edip,… daha iyi iş birliği yapacağımı anlamış bu zibidi demek ki.
And someone like you might get a little more cooperation from me. a lot of handsome women out this way He probably figures that we don't get to see.
Demek istediğim, güzel kadınlarla takılmak bizim için iyi olacak çünkü güzel kadınlar başka güzel kadınları çeker.
I'm just saying is, it's good for us… to hang around with good-looking women… because good-looking women begot other good-looking women.
Rakun avı İngilizlerin tilki avına benzer ancak hiç saçmalığı kalmamıştır süslü elbiseler ve müziği, güzel kadınları yoktur.
A coon hunt is like an English fox hunt, except we cut through all the bullshit… all the fancy clothes and music, all the beautiful women.
Results: 122, Time: 0.0488

Güzel kadınları in different Languages

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English