GEÇINMEK IÇIN in English translation

for a living
yaşamak için
geçinmek için
bir yaşam için
para kazanmak için
geçimini
hayatını kazanmak için
geçimini sağlamak için
yasamak için
hayatını sürdürmek için
to get
almaya
var
bulmaya
gitmek
getirmeye
alacağım
ulaşmaya
elde etmek
girmek
yakalamaya
to live
yaşamak
yaşayacak
ömrü
yaşar
yasamak
oturmak
hayatta

Examples of using Geçinmek için in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Orada, geçinmek için çalışman lazım.
Over there, you will have to work for a living.
Sanki geçinmek için yazarlık yapmak zorundaymışsın gibi.
It isn't as if you had to write for a living.
Geçinmek için yeterince paran var.
You have got enough money to get by.
Annem geçinmek için kirli işler yapıyor, ona teşekkür borçluyum.
Thank to him, my mom does dirty work for a living.
İyi geçinmek için ne yapmamız gerekiyor?
What is it we have to do to all get along?
Eğer ruhlara inansaydım, geçinmek için kesinlikle bu işi yapamazdım.
If I believed in souls, I couldn't exactly do this for a living.
Böylece her zaman geçinmek için yeterli… paran olduğundan emin olacağım.
And I will make sure that you will always have enough money to maintain it.
Ben geçinmek için masamda oturup blogları okuyordum.
I sit at my desk and read blogs for a living.
Bunu geçinmek için yapacaksın, profesyonel olarak.
You do it as a living, you a professional.
Toma geçinmek için ne yaptığını söylememenizi öneririm.
I suggest you don't tell Tom what you do for a living.
Geçinmek için çok paraya ihtiyacın olmaz burada.
Don't need much money to get by.
Toma geçinmek için ne yaptığını söylememenizi öneriyorum.
I suggest that you don't tell Tom what you do for a living.
Geçinmek için yaptı.
She did it for a living.
Geçinmek için çalışıyorum.- Yatmaya gidiyorum.
I'm going to sleep. I work for a living.
Geçinmek için ne yapıyorsun?
What do you do for your livelihood?
Sadece geçinmek için yapıyorum.
Kardeşinin geçinmek için ne iş yaptığını bilmiyorsun.
You do not know what your brother does for a living.
Hayır, geçinmek için yapmam gereken bir işim var.
No, I have my work to do for the living.
Çocuklarımın niye geçinmek için bu işi yapmayacaklarına şaşmamalı.
And I wonder why my kids won't do this shit for a living.
Bu arada geçinmek için birkaç bin dolara ihtiyacım var diyeceğim.
In the meantime, I have to have a couple of thousand dollars to get along on.
Results: 305, Time: 0.0504

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English