GRAYSON in English translation

Examples of using Grayson in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Grayson ailesi onu gerçekten perişan etmiş.
The Graysons really hurt her.
Grayson ailesi Danielin kefaleti konusunda mahkemenin kararına saygı duyuyor.
The Grayson family have the greatest respect for the court's decision regarding Daniel's bail.
Grayson ve çocuklarla birlikte.
She's at Grayson's with the guys.
Grayson Anma Günü başlarken yağmur yağdığını hiç görmedim.
It's never rained on a Grayson Memorial Day kickoff.
Sonrasinda Grayson partisindeki bir fotografa bakiyordu.
The next, she's staring at a photograph from a Grayson party.
Edward Grayson terekesinden kalanı eşine bırakılmış.
The remainder of Edward Grayson's estate is being left to his wife.
Grayson hakkında.
It's about Grayson.
Grayson ailesinin basın sözcüsü tüm tarafların yetkililerle tam bir iş birliği içinde olduğunu söylüyor.
Now a Grayson family spokesperson says all parties are cooperating fully with authorities.
Tüm Grayson ailesi de orada olduklarını iddia ediyor.
And all the Graysons claim to have been there, too.
Grayson geliyor.
Grayson's coming.
Grayson anlaşması aramızda kalacak sanıyordum.
I thought we agreed to keep the Grayson deal between us.
Sen sadece Grayson ismini almak istediğin için beni seviyormuş gibi mi davrandın?
Were you just… pretending to love me because you wanted the Grayson name?
Elbette ki trajedi Grayson ailesine yabancı bir şey değil.
Tragedy, of course, is no stranger to the Grayson family.
Emilynin Grayson konusunda ciddi olduğuna inanmıyordum.
I never believed that Emily was serious about Grayson.
Grayson ve Dado şimdi birinci sıra için yarışıyor.
Now it's a race for first spot between Grayson and Dado.
Grayson ve Dado sonuna kadar yarışa devam edecek.
It's Grayson and Dado, they will race for it right to the wire.
Sanırım Grayson olmak, hayal kırıklığıyla yaşamayı öğrenmek demek.
I guess being a Grayson just means learning to live with disappointment.
Sen Grayson değilsin.
You're not a Grayson.
Stephenin Grayson kadınıyla konuştuğunu duydum.
I heard Stephen talking to that Grayson woman.
Küçük olan. Grayson şu barda duran adam, Güzel.
The little fellow. Good. That's Grayson standing at the bar.
Results: 1407, Time: 0.0388

Top dictionary queries

Turkish - English