Examples of using Havadar in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Havadar bir daireydi- ve binanın her iki cephesinde de pencereleri vardı.
Havadar,… iki odalı bir daire.
Güzeldir yani, balkonu burası, havadar.
bilmiyorum havadar ve hafif.
Bu havadar.
O tür yiyecekler, bilmiyorum… havadar ve hafif.
Havadar, aydınlık ve yüksekte bir yer olduğunu söylüyor,
Calderın bu dönem ki çalışması çok havadar görünmesi için boyanmış yoğun oranda metal saclardan yapılmış.
Görünüşe göre ben güzel, havadar Pekine giderken sen. burada New York da kalıp kalabalıkla mücadele edip,… çöpleri koklayacaksın.
Bayan Liang, bu odanın havadar olduğunu ve iyi ışık aldığını
İnce hatların, mükemmel tarzın ve havadar misafir evinle bir Barbie bebeği andırıyorsun.
Ancak bazı değerlendirmeler çipin'' hafif ve havadar tadı'' ndan farklılaştığını ve daha popüler ortak Layslarından çok daha fazla tuzlu bir yapıya sahip olduğunu söylüyor.
Kendim için yukarı odaları havadar, Geniş bir saray yapacağım› diyenin vay başına!
Ancak ben o serin ve havadar bir daire ile çevrili, bazı neşeli akşamları geçti knot kaba kahverengi tam panoları, ve yüksek yükü kabuğundan ile kirişleri.
Yine de Los Angelesa vardıklarında, hemen Malibu sahilinde havadar bir konut kiralarlar.
yeşil gözlü aydınlık, havadar bir odada oyuncakları ile birlikte.
Yine de Los Angelesa vardıklarında, hemen Malibu sahilinde havadar bir konut kiralarlar.
Görünüşe göre bu bir gelenek ailemdeki erkekler büyük günde fazlasıyla'' havadar'' oluyorlar.
Zahmet olmazsa, havadar bir hücre istiyorum bir sürü penceresi olsun ve biri güney tarafına baksın.
Hanımefendi, dolapları yiyecek dolu, havadar evinize dönseniz iyi olur artık.