HOŞLANMADIĞIN in English translation

you don't like
sevmediğin
hoşlanmadığın
beğenmedin mi
hoşuna gitmeye
you don't
değil mi
yapamazsın
yok mu
öyle mi
yapma
bilmiyor musun
sevmiyorsun
etmezsen
tanımıyorsun
sen inanmıyor musun
you do not like
sevmediğin
hoşlanmadığın
beğenmedin mi
hoşuna gitmeye
you dislike
hoşlanmadınızsa
sevmediğini
nefret ettiğini
beğenmiyorsanız
hoşlanmadığınız takdirde deolabilir ki sizin hoşunuza gitmeyen

Examples of using Hoşlanmadığın in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Senin hoşlanmadığın birileri var mı?
Is there anybody you don't like?
Sadece hoşlanmadığın kişiye dönüşmeni engellemeye çalışıyorum.
I'm just trying to stop you from being the person you despise.
Buradaki işleri yürütme biçimimden hoşlanmadığın an, defolup gidebilirsin?
You don't like the way I'm running things, you can get out, all right?
O adam hakkında hoşlanmadığın bir şey mi var yoksa?
Is there something about that guy you don't like?
Seni hoşlanmadığın birisi yaklaştığında uyaran bir alet yaptım.
It's a device I built that warns you when someone you don't like is approaching.
Sana davranılmasından hoşlanmadığın şekilde insanlara davranma.
Don't treat people the way you wouldn't like to be treated.
Elbette sen gariplikten hoşlanmadığın sürece.
Unless, of course, you like it weird.
Fotoğraf makinesine tanıdığın ve hoşlanmadığın biri gibi bak.
Look at the camera like it's someone you know and don't like.
Sen ne yaparsan yap, çocukların hoşlanmadığın seçimler yapar.
You realize, your children are gonna make choices you don't like.
Muhtemelen gerçeği duymaktan hoşlanmadığın içindir.
Probably because you don't like hearing the truth.
Baba, Bende hoşlanmadığın şey tam olarak ne?
Daddy, what is it exactly that you don't like about Ben,
Onu, pazarlık yapmaktan hoşlanmadığın ve yeni bir araba almak istemediğin için satmıyorsun.
You keep it because you don't like to negotiate, and you don't want a new car.
Yani hoşlanmadığın bir kız için tanımadığım bir adamı… pataklamamı istiyorsun?
So, you want me to beat up a dude I don't know for a girl you don't like?
Ve hoşlanmadığın, saygı duymadığın hatta hatırlamadığın biriyle bile iyi seks yapabilirsin.
And yet you can have good sex with someone you don't like or respect… or even remember.
Yani hoşlanmadığın bir kız için tanımadığım bir adamı… pataklamamı istiyorsun?
For a girl you don't like? So, you want me to beat up a dude I don't know?
Dürüst olmak gerekirse senden senin eleştirme eğiliminden ve hoşlanmadığın bir konuda, benim duygularımı değersiz kılmanın çok sinir bozucu olduğundan bahsediyorduk.
To be honest, I was talking about you and your tendency to be critical. And how frustrating it is to have my feelings invalidated whenever I bring up something you don't like.
Eğer onunla ilgili hoşlanmadığın bir şey varsa bunu degiştirebilirsin!
And if there's something you don't like about him, you can change it! That's what I did!
Büyük bir kurumda çalışıyorken bazen hoşlanmadığın politikalara katlanmak zorunda kalabilirsin.
When you're dealing with a large organization, sometimes you have to put up with policies you don't like.
Büyük bir kurumda çalışıyorken… bazen hoşlanmadığın politikalara katlanmak zorunda kalabilirsin.
Sometimes you have to put up with policies you don't like. When you're dealing with a large organization.
Sana hoşlanmadığın bir nörolog adıyla… hitap etsem nasıl hissederdin?
How would you feel if I called you the name of a neuroscientist you didn't like?
Results: 58, Time: 0.0306

Top dictionary queries

Turkish - English