Examples of using Okaliptüs in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Aydınlanma için. Okaliptüs.
ıslak, ve okaliptüs kokuyor?
İçinde lavanta, okaliptüs ve kraliçenin iksiri,
Yani bak, her yeri okaliptüs esansıyla dolduruyorlar. Allah muhafaza, içeride kimse temiz hava alamıyor.
Uzun bir yolculuktan sonra okaliptüs esanslı su dolu küvette bir kadeh sıcak brendimle dinlenmek gibisi var mı?
Yağmur başlar başlamaz dışarı çıkıp etraftaki bütün bu yaprakları- okaliptüs yapraklarını ve bulabildikleri her şeyi- toplarlar ve tünellerine götürürler.
Evet, öyleyim. Okaliptüs masajı istemiştim ama onun yerine Olaf geldi.
Yetişemiyor çünkü yaprakları ağacın dibinde Okaliptüs ağaçlarının dibinde hiçbir şey diğer bitkiler için zehirli bir zemin oluşturuyor.
Soya fasulyesi, hurma yağı, okaliptüs ağaçları… Daha fazla üretmek için hayati olanlar yok ediyor.
Galilee tepelerinde aç bir kalabalık okaliptüs ağacının gölgesinde toplanıyor birdenbire.
İlk davalarımdan birinde, küçük çocuğun annesi evdeki kokuyu bastırmak için okaliptüs bulunduruyordu.
güneş, okaliptüs kokuları ve bir düş.
O zaman bize şu okaliptüs şeylerinden getir,
Okaliptüs ağacının gövdesi üstünde duran bir kadın figürüne yer veren Smithin, 1998 yapımı‘ Standing( Daimi) heykeli, San Diego Kaliforniya Üniversitesi kampüsündeki halk sanatının Stuart Koleksiyonunun bir parçasıdır.
Atmosfer sıcaklığı arttığı zaman, çeşitli okaliptüs türlerinin uçucu yağının buharlaşıp havaya dağılmasından sonra,
Avustralyadan getirilmiş Okaliptüs ve Kuzey Amerika ana karasından getirilmiş( çam, ladin, servigiller, göknar gibi yaprak dökmez ağaçlar) bulunmaktadır.
Okaliptüslü mendili olan var mı?
Okaliptüsten kim nefret eder ki?
Okaliptüsler yanıyor, onların dumanı.
Okaliptüsler yanıyor, onların dumanı.