TAPINAKTA in English translation

in the temple
tapınakta
şakaktan
mabette
at the shrine
tapınakta
sanctuary
sığınak
tapınak
barınak
mabet
kutsal
sığınma
ibadethanesi
korunağı
house
ev
evcilik
in an ashram

Examples of using Tapınakta in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Hayır tapınakta oylama vardı.
No, I mean, there was a vote at.
Tapınakta köpek dövüşü yapıldığına dair bir ihbar aldık.
We just got a call about dogs fighting on sanctuary.
Tapınakta büyülü yaratıklar mı yaşıyor?
Magical creatures live in the shrine?
Tapınakta teslim alındığında, seni kurtarmaya çalışan bir adam varmış.
When you were taken from the temple, there was a man who tried to save you.
Tapınakta kalarak artık kazanabileceğin bir şey yok.
You have nothing to gain now by staying in sanctuary.
Yarın tapınakta evleneceğiz.
We will marry in temple tomorrow.
Şayet tapınakta Ateş Kaplumbağaları bulunursa o zaman Keşiş bu işin içinde demektir.
If fire turtles are found in the Monastery, then the Chaplain has to be involved.
Tapınakta şiddet mi, Kaptan?
Violence in a sanctuary, captain?
Aditya tapınakta ne yapıyorsun?
Aditya, what are you doing in a temple?
Tapınakta yapılan taramada başka nano droidler bulunmadığını bildirmekten memnunluk duyarım.
I am pleased to report there were no other nano-droids found in the sweep of the Temple.
Bu öykü tapınakta bir taşta kayıtlıdır Kral Li Shih-Minin kraliyet imzası ile.
Such legend was recorded on a temple stone with the royal signature of King Li Shih-Min.
Tapınakta nasıl böyle konuşursun?
How could you say that in a temple?
Tapınakta taş üstünde taş kalmayacak, Simon.
Won't be a single stone of the temple left standing, Simon.
Tapınakta bir köle kızla tanışmıştım.
I met a slave girl near a temple.
Tapınakta hiçbir şeye tanık olmadım.
I witnessed nothing in that Temple.
Tapınakta kan dökmek!
Bloodshed in a temple!
Melissa, tapınakta olduğumu sanıyor.
Melissa thinks I'm in temple.
Oradaki tapınakta, Saizo Kirigakure isminde bir adam bulacaksınız.
You will find a man named Saizo Kirigakure at a shrine there.
Tapınakta Sidney diye bir müridimiz yok.
There are no members of the Temple named Sidney.
Tapınakta ne işi var ki?
What's it doing on an altar, anyway?
Results: 637, Time: 0.0312

Top dictionary queries

Turkish - English