Examples of using Vurulmamış in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Gazetelerde pek bir şey yazmıyordu, vurulmamış olması dışında.
O silah sesinden bahsetmişti ama kurban vurulmamış, zehirlenmiş.
Gemma hayatta, Andrew vurulmamış ve Malcolm da.
çok da kötü vurulmamış.
Başkan vurulmamış.
Başkan vurulmamış.
O halde kürekle vurulmamış olduğunu varsayabiliriz.
Bir polis bile vurulmamış.
Buradaki elemanlardan da hiçbiri vurulmamış.
Dün gece kimse dokuz milimetreyle vurulmamış.
Seken kurşun gelmiş. Direkt vurulmamış.
Askerlerin dört bir yandan vurulmamış olacak.
Demek ki burada vurulmamış.
Ama kurbanlardan hiçbiri 45likle vurulmamış yani boşa sıkıyormuş.
Adam Central Parkta,… dünyanın en tanındık yerinde… vurulmamış olsaydı kocan pazarları çalışmazdı.
O sırada servis yaptığı için… başından ya da kalbinden vurulmamış.
Benning yolunu yarılamıştık şimdiye ve Carl vurulmamış olacaktı.
Vücudumda hâlâ vurulmamış ya da kırılmamış birkaç yer var ve olabildiğince uzun süre öyle kalmasını isterim.
Gerçek hayatta kimse vurulmamış. ve gerçek hayatta sen orada değildin
Hiçbiri vurulmamış.