Examples of using Yoksulluk in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
O büyük ulusunu yoksulluk ve işsizlikten kurtarmıştı.
Artık sürdürülebilir değil. Yoksulluk, açlık, açgözlülük ve savaş.
Yoksulluk, açlık, açgözlülük ve savaş…- artık sürdürülebilir değil.
Yoksulluk sınırı nedir?
Ben senin yoksulluk ödemek değil, senin olacak ROMEO.
Yoksulluk ayıp bir şey değil.
Yıldır yoksulluk ve çaresizlik dışında ne yarattın acaba?
Artık yoksulluk… soyluluk demek değil baba.
Yıldır yoksulluk ve çaresizlik dışında ne yarattın acaba?
Yıldır yoksulluk ve çaresizlik dışında ne yarattın acaba?
Yıldır yoksulluk ve çaresizlik dışında ne yarattın acaba?
Yıldır yoksulluk ve çaresizlik dışında ne yarattın acaba?
Bundan sonra, yoksulluk çeken her köye ihtiyaçları oranında tahıl verilecek.
Thurzonun dul karısı, yoksulluk içinde tek başına öldü.
Seni yoksulluk ve umutsuzluk içinde bırakan o yere gitmek istemiyoruz.
Senin yoksulluk yeteneğin yoktur.
Stratejide öncelikle yoksulluk ve işsizliğin azaltılması ve ekonomik büyümenin sürdürülmesi üzerinde duruluyor.
Yoksulluk nedeniyle okul masraflarını karşılamak için part time işte çalışmak zorundaydı.
Yoksulluk işinde para var.
Onları şok etti… Avrupanın çoğu o zamanlar, yoksulluk ve sefaletten zayıf düşmüştü.