Примери за използване на Sepetin на Турски и техните преводи на Български
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
Senin sepetin, benim değil.
Programını sepetin önüne koyamazsın.
Hatta hasır sepetin içine iç çamaşırlarımı koyabilirim.
Bu adamları sepetin içine alın!
Sepetin içinde.
Sepetin arkasında.
Sevdiğin birisiyle ya da senin sepetin için yüksek teklif veren birisiyle romantik bir öğle yemeği yemek bence güzel bir kavram.
Evet gördüğünüz gibi, eğer beş buçuk kiloluk bir ağırlığı sepetin içine tam olarak atabilirsek bu çocuğu yavaş bir şekilde yere indirecektir.
Sepetin ilk sayfasında hiçbir şey ayarlayamıyoruz, ancak sepetin içinde hangi ürünlerin olduğunu kontrol edebiliyoruz.
Bir kadın birkaç yaprağı toplar ve sırtındaki sepetin içine koyar.
maymun patilerini satarken sepetin içinde Indiana Jonesu ararken falan.
Ve arkada da abur cubur ve ıvır zıvırlar için yada diğer yarışmacıların tekerlerine atmak için raptiye koyacağın sepetin var.
Çocuklar! Çocuklar! Kirli çamaşırlarınızı sepetin içine atsanız, olmaz mı?
Ve, sepetin yanında olmasa da, Shirley şu an senin tırıs gitmen için mükemmel bir zaman.
Hem'' K'' ve'' S'' harflerinden de bahsetti… ve çamaşır sepetin diğer adı da.
sonra farkettim ki sepetin altında gevşek bir tahta var batan güneşin senin gözlüklerinden sekip.
Sepete koyacak kadar yumurtan var mı ki?
Mel, bu kek sepeti senden ve ortaklarından gelmiş.
Sepet içinde olabilir. Somun tepsisinde olabilir, fakat tepsiye koyarız.
Meyve sepetine ne dersiniz?