Verzerrt Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
schwangeren Bauch sieht symmetrisch, aber es könnte nach der Schwangerschaft erhalten verzerrt.
Der Bildschirm ist nicht lesbar oder erscheint verzerrt.
Ekran okunamıyor veya bozuk gözüküyor.einige der geraden Linien im Gitter verblasst, gebrochen oder verzerrt erscheinen.
kırık veya bozuk görünmesine neden olabilir.Der Bildschirm kann nicht gelesen werden oder erscheint verzerrt.
Ekran okunamıyor veya bozuk gözüküyor.Sie wissen nicht einmal, wenn der Heilige Geist verzerrt oder gelästert.
Kutsal Ruh bozuk veya küfür edildiğinde bile bilmiyorlar.Verzerrt Diese Menschen benutzen interessante Waffen.
Bozuk Bu insanlar ilginç silahlar kullanıyor.Verzerrt Hör mich an.
Bozuk Bunu dinle.Sie es glaubten und die Realität verzerrt haben.
ona inandın ve gerçeği çarpıttı.Hervorstechendes das menschliche Urteilsvermögen verzerrt.
çarpıcılığın insanların kararlarını nasıl çarpıttığını göstermiştir.ihr in eurem Beschäftigt-Sein einige der Energien verzerrt.
enerjilerin bazısını çarpıtıyorsunuz.Hass verzerrt den Geist, verwüstet das Herz und verschlingt die Seele.».
Nefret zihni saptırıyor, kalbi harap ediyor, ruhu tüketiyor.''.Der Schlafmangel verzerrt alles.
Uykusu bozulanın her şeyi Es ist so direkt und freimütig und… vereinfacht und verzerrt… und das alles gleichzeitig.
Çok dolaysız, samimi ve sadeleştirilmiş ve saptırılmış. Hepsi aynı anda.Die Art, wie er Proportionen verzerrt, unnatürliche Farben benutzt.
Onun çalışması sıra dışı, ilkel. Oranları çarpıtması.Lügen schwächt das Vertrauen und verzerrt die Realität.
Yalan söylemek güveni azaltıyor ve gerçeği çarpıtıyor.Ein Schwarzes Loch verzerrt Raum und Zeit.
Kara delikler uzayı ve zamanı çarpıtır.Biblische Wahrheiten sind verzerrt.
İncil gerçekler çarpıtılmış.der Verkehr die Google Analytics-Berichte verzerrt.
trafik Google Analytics raporlarını bozuyor.Bilder können verzerrt werden.
Görüntüler biçimsiz olabilir.Es war… dunkel und verzerrt und hatte etwas, das wie ein Maul aussah.
Iııı… karanlık ve bozuktu. ve ağıza benzer birşeyi vardı.
