LADDER - Turkce'ya çeviri

• merdiven
• basamaklarını
• merdiveni
• merdivenden
• merdivene
• basamakları

Ladder Ingilizce kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Bring the ladder!
Merdivenleri getirin!

I climbed the ladder.
Merdivenlere tırmandım!

Last night, those repair guys came up a ladder into the park?
Geçen gece işçiler merdivenle parkın içinden çıkmadılar mı?- Ordaki mi?

Not the ladder.
Merdivende değil.

Brother Ma is going up the ladder.
Birader Ma merdivenleri çıkmaya başladı!

I never knew my real ladder.
Gerçek merdivenimi hiç tanımadım.

Severide, head up that chimney ladder, get a look in.
Severide, baca merdivenine çıkıp içine bir bak.

You think I pushed Howard off a ladder.
Albay Howardı merdivenlerden ittiğimi mi düşünüyorsunuz?

Robert stole my ladder.
Robert benim merdivenimi çaldı.

You're like a Somali pirate. Trying to get that ladder hooked.
Merdivenine kanca taktırmaya çalışan Somalili bir korsan gibisin.

They used the law to climb the ladder of success.
Başarı merdivenlerini tırmanmak için, yasaları kullandılar.

And you used them to hoist yourself up the CU social ladder.
Ve CU sosyallik merdivenlerini tırmanmak adına onları kullandın.

You guys have gotta get up that ladder.
Siz şu merdivenlerden yukarı çıkın.

This sicko has just climbed up another rung on the ladder.
Senin manyak merdivende bir basamak daha tırmandı.

Last night I was stealing Joe's ladder so I could steal the trophy tonight.
Dün gece Joenun merdivenini çalmakla meşguldum böylece ödülü bu gece çalabilecektim.

I would like to go up the Ladder of Chance to the Golden Mud Hut!
Şans merdivenine çıkıp Altın çamur kulübesini deneyeceğim!

It takes too long to drive the tower ladder here.
İtfaiye merdivenini buraya getirmeleri çok sürer.

Their tallest ladder is 100 feet.
En uzun merdivenleri 30 metreymiş.

You're climbing down the ladder, and my Mane is climbing up yet!
Sen merdivenlerden iniyorsun, benim Mane ise daha yeni tırmanıyor!

As they climbed up the ladder to the roof, a photographer took that famous photograph.
Çatıya merdivenle tırmandıklarında, bir fotoğrafçı o meşhur fotoğrafı çekti.