BIR BEŞIK - Almanca'ya çeviri

• Krippe
• ein Kinderbett
• eine Wiege

Bir beşik Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

Bunun için de dayanıklı ve konforlu bir beşiğe ihtiyacı vardır.
Dafür braucht er eine robuste und komfortable Wiege.

İşlemden sonra, bebek sıcak çoraplara konur ve bir beşiğe yerleştirilir.
Nach dem Eingriff wird das Kind in warme Socken gesteckt und in ein Kinderbett gelegt.

Boş bir beşik.
Ein leeres Kinderbett.

Kırmızı bir beşik mi?
Im Ernst? Rote Krippen?

Yatağın ayakucuna bir beşik koyarız.
Wir stellen eine Wiege ans Fußende.

Tanrı dünyayı bir beşik gibi hazırladı.
Bereitete Gott wie eine Wiege.

Sanırım ölmeden önce bir beşik yapıyordu.
Ich glaube, er baute eine Wiege, als er starb.

Hatta internete girip kullanılmış bir beşik bulmuştum.
Ich fand gestern ein gebrauchtes Babybett online.

Bir gemi kadar büyük bir beşik içinde.
In einer Wiege, so groß wie ein Schiff.

Yapmadık mı biz, Arzı bir beşik.
Haben Wir nicht die Erde zu einer Lagerstatt gemacht.

Yapmadık mı biz, Arzı bir beşik.
Haben Wir nicht die Erde zu einer Lagerstätte gemacht.

Biz yeryüzünü bir beşik yapmadık mı?
Machten WIR die Erde etwa nicht als Unterlage.

Bir beşik seçerken, en önemli şey tasarımın kalitesidir.
Bei der Auswahl einer Wiege ist die Qualität des Designs das Wichtigste.

Hayır, evin önündeydi ama elinde bir beşik yoktu.
Nein, er stand zwar vor dem Haus, aber er hatte keine Wiege dabei.

Biz bu yeryüzünü bir beşik yapmadık mı?
Machten WIR die Erde etwa nicht als Unterlage.

Bebeğiniz için bir beşik ihtiyacınız varsa, sadece isteyin.
Wenn Sie ein Kinderbett für ihr Baby benötigen, müssen Sie nur darum bitten.

Bu yüzden Juanitaeneada benimki gibi bir beşik daha vardı.
Darum gab es bei Großmutter genauso eine Wiege wie meine.

Genç ebeveynler için mükemmel bir hediye taşınabilir bir beşik olacaktır.
Ein ausgezeichnetes Geschenk für junge Eltern wird eine tragbare Wiege sein.

Erken: daha iyi nefes almak için titreşimli bir beşik.
Vorzeitige: eine lebendige Wiege für eine bessere Atmung.

Ortalıkta kırık bir beşik vardı.- Çocuk öldü.
Eine kaputte Krippe, und ich sah den Jungen, er starb.