FISKE - Almanca'ya çeviri

Fiske Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Ve fiske!
Und flip.
Ve fiske!
Und flipp!
Fiske ne yapacaktın?
Was wolltest du bei Fisk?
Fiske gelme nedenim bu.
Deswegen kam ich auf die Fisk.
Fiske tuz veya isteğe göre.
EL Salz oder nach Bedarf.
Biz Fiske Flames gençlik futbol takımıydık
Wir waren die Jugendfußballmannschaft von Fiske Flames und wir trugen feuerrote
Dizler dışarı, içeri, dışarı, fiske, dışarı, içeri, dışarı, fiske.
Knie raus, rein, Arme, raus, rein, Arme.
sıkı bir fiske.
ein guter… Treffer.
Bay Fiske sadece'' Bay Fisk'' diyehitap edeceksiniz ve kendisi ben kişisel olarak onaylamadığım sürece sorulara cevap vermeyecek.
Sie werden Mr. Fisk ausschließlich mit"Mr. Fisk" anreden, und er wird nur Fragen beantworten, denen ich vorher zugestimmt habe.
Ama o, bana yenisini yaptı ve Betsyyi tehdit etti. Ben yaktım çünkü Fiske yardım etmek istemiyordum.
Ich brannte sie ab, weil ich Fisk nicht helfen wollte, aber… er gab mir eine neue Werkstatt, bedrohte Betsy.
Ray Fiskeye şantaj yapmamız mı?
Dass wir Ray Fiske erpresst haben?
İkincisi ise Fiskenin dediğine göre şüpheli derecede ikna ediciymiş.
Der zweite war laut Fiske… stichhaltig, sodass er sein Misstrauen erregte.
Çünkü ne zaman Tom Fiskeye baskı yapmayı düşünsem gözlerimi oyasım geliyor.
Weil ich mir jedes Mal, wenn ich auf Tom Fiske Druck ausüben will, am liebsten die Augen ausstechen würde.
Telefon numarası Nina Fiskeye aitmiş.
Die Nummer gehört einer Nina Fiske.
Biliyor musun Fiskede kurtulandan başka kimse yok.
In Fiske lebt niemand, bis auf eine Frau.
Fiskeden bir paragraf okumak istedi, ama beyninin içi huzursuzdu, kitabı kapadı.
Er versuchte ein Kapitel Fiske zu lesen, aber sein Hirn war ruhelos, und er schlug das Buch zu.
melek gibi birisi olan danışmanım Susan Fiskeyi beni kabul etmesi için ikna ettim ve kendimi Princetonda buldum.
Ich überzeugte meine göttliche Mentorin Susan Fiske, sich meiner anzunehmen und so landete ich in Princeton.
Mezun olmak yaşıtlarıma kıyasla fazladan dört yılımı aldı ve melek gibi birisi olan danışmanım Susan Fiskeyi beni kabul etmesi için ikna ettim ve kendimi Princetonda buldum, Daha sonra,'' Ben buraya ait değilim, ben bir taklitçiyim.
Ich brauchte vier Jahre länger als meine Altersgenossen. Ich überzeugte meine göttliche Mentorin Susan Fiske, sich meiner anzunehmen und so landete ich in Princeton. Und ich fühlte mich, als hätte ich dort nichts zu suchen.
Bay Fiske yüzünden.
Es ist dieser Mr. Fiske.
Neler oluyor Bay Fiske?
Was ist los, Mr. Fiske?
Sonuçlar: 125, Zaman: 0.038

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Almanca