SINEMAYA GITMEK - Almanca'ya çeviri

Sinemaya gitmek Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Bir gece, arkadaşlarımla sinemaya gitmek istemiştim.
Und eines Abends wollte ich mit meinen Freunden ins Kino gehen.
Kusura bakmayın Bayan Weiss, sinemaya gitmek istedim.
Tut mir leid, Madame Weiss, ich wollte ins Kino.
Gidip baksana, belki Meadow sinemaya gitmek ister.
Frag Meadow doch, ob sie vielleicht ins Kino gehen will.
İçeri gel. Sinemaya gitmek istemiyormuş.
Komm rein. Er will nicht ins Kino.
Bu hafta da sinemaya gitmek istiyorum.
Ich will noch diese Woche ins Kino gehen.
Babamla en sevdikleri şey sinemaya gitmek.
Ich ging am liebsten mit meinem Vater ins Kino.
Bir kızla sinemaya gitmek.
Mit einem Mädchen ins Kino gehen.
İşin güzel tarafı ise sinemaya gitmek zorunda kalmıyorsunuz.
Und das beste: Ihr müsst nicht mal ins Kino.
Eski zamanlardan konuşmak ne bileyim, sinemaya gitmek, dans etmek?
Dann könnten wir über alte Zeiten quatschen und… Keine Ahnung… Ins Kino gehen oder… tanzen?
Hem de hastanelik. Ayrıca Roryyle sinemaya gitmek üzereydik.
Außerdem wollten Rory und ich gerade ins Kino.
Parkta gezmek, sinemaya gitmek, hayvan bahçesinde dolaşmak, hiçbir şey yapmamak.
In den Park gehen, ins Kino, in den Zoo, nichts tun.
Sinemaya gitmek ölüm.
Der Tod geht ins Kino.
Hafta sonu sinemaya gitmek istiyorsunuz ama hangi filme gideceğinize karar veremediniz.
Ihr steht Freitagabends im Kino und habt keine Ahnung, in welchen Film ihr gehen wollt.
Arkadaşlarınız sinemaya gitmek istiyor.
Deine Freunde gehen ins Kino.
Defa sinemaya gitmek bana hiç hesaplı gelmeyebilir.
Aber dass ich drei mal ins Kino gehe ist unwahrscheinlich.
Dijital:“ Evde yemeğe kalmak ya da sinemaya gitmek senin seçimin.”.
Analog:„Es ist deine Entscheidung, ob du zum Abendessen bleibst oder ins Kino gehst.“.
Sinemaya gitmek için sözleştik.- Ama gitmemi istemiyorsan.
Wir sind fürs Kino verabredet, aber ich sag ab, wenn du willst.
Sinemaya gitmek ya da bira içmek için vakit ayırabilen biri.
Jeder Mann, der Zeit fürs Kino oder für ein Bier hatte oder eine Münze für die Musikbox.
O sinemaya gitmek için para ister yerdir.
An dieser Stelle würde er jetzt Geld fürs Kino haben wollen.
Yürüyüşe çıkmak, sinemaya gitmek, dans etmek. Biraz gülmek, hayatımdan bahsetmek, kahve içmek.
Lachen, erzählen, Kaffee trinken, spazieren gehen, Kino, tanzen.
Sonuçlar: 109, Zaman: 0.0258

Kelime çeviri

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Almanca