ASSORTED in Turkish translation

[ə'sɔːtid]
[ə'sɔːtid]
çeşitli
various
several
variety
diverse
different
numerous
assorted
miscellaneous
multiple
such
karışık
complex
messy
mess
intricate
chaotic
assorted
medley
tricky
mixed-up
confusion
çeşit çeşit
various
of diverse
kind of
sorts of
assortment of
assorted
varying
variety of
types
türlü
way
can
any
otherwise
manner
get
various
diverse
kinds
sorts
muhtelif
various
several
miscellaneous
sundry
assorted
diverse
multiple
siber-çöpler
assorted

Examples of using Assorted in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
All-you-can-eat assorted soy.
Yiyemeyeceğiniz kadar soya çeşitleri.
And we will take three tins of assorted popcorn.
Kutu da patlamış mısır çeşnisi alacağız.
High quality assorted chocolates.
Yüksek kalite, sütlü çikolata.
There are three chairs and five assorted sofas.
Burada 3 tane sandalye ve 5 adet koltuk var.
Good morning. yogurt, assorted fruits. Coffee.
Günaydın! Kahve, yoğurt ve karışık meyve.
Coffee, Good morning. yogurt, assorted fruits.
Günaydın! Kahve, yoğurt ve karışık meyve.
Coffee, yogurt, assorted fruits.
Kahve, yoğurt ve karışık meyve.
Only Chef Sookie St. James could make a simple salad…'of hothouse tomatoes and assorted fresh herbs seem like a religious experience.
Yalnızca Şef Sookie St. Jamesin yaptığı domates ve çeşitli taze sebzelerle basit bir salata dinsel bir deneyim gibi görünür.
Pilfering, burglary and assorted crimes, knifings,
Çalmak, soygunculuk ve karışık suçlar bıçaklamalar,
A couple of boxes of raisins, some assorted melon, seven or eight fiber wafers and a large cup of black coffee.
Kuru üzüm kutuları bir çift, Bazı çeşitli kavun, Yedi veya sekiz lif gofret.
God, in his infinite wisdom, has given us a big box of assorted chocolates and you're just gonna try one?
Bilgeliğinden sual olmayacak Tanrı, bize koca bir kutu karışık çikolata vermiş ve sen içinden tek bir tane alacaksın, öyle mi?
Personal diaries, 12 family photo albums, 17 love letters, 26 wallets, assorted childhood photographs, ID's and social security cards.
Bu akşam gerekenler… on yedi aşk mektubu, çeşitli çocukluk fotoğrafları… 12 aile albümü, dokuz günlük… 26 cüzdan, kimlik ve sosyal güvenlik kartı.
All I see are junkyard punks, assorted cyber-trash… too slow to play the game.
Tek gördüğüm hurdalık zibidileri, çeşit çeşit siber çöpler… ve Motorbol artığı,
The assorted gentlemen of the 7th Division, and here, General D'Erlon's French,
Bunlar 7. bölüğün muhtelif beyefendileri. Bunlar da General DErlonun Fransızları,
Heroes? too slow to play the game. and a bunch of drunken Motorball burnouts, All I see are junkyard punks, assorted cyber-trash.
Tek gördüğüm hurdalık zibidileri, çeşit çeşit siber çöpler… ve Motorbol artığı, kıçını kaldıramayan sarhoş bitikler. Kahramanlarmış.
Sapien burgers, spinal fluid sauce, brains soaked in lemon juice, and chewy homo nuggets. assorted organ stew, Juicy, raw rump.
Omurilik suyu sosu… insan-burgerleri… karışık organ çorbası… kanlı çiğ but… limon suyuna batırılmış beyin.
And a bunch of drunken Motorball burnouts too slow to play the game. All I see are junkyard punks, assorted cyber-trash… Heroes?
Tek gördüğüm hurdalık serserileri, siber-çöpler ve artık yarışamayacak kadar yavaş, ayyaş Motorbol artıkları. Kahraman ha?
they only got eight rounds left, and assorted small arms.
mayını sekiz mermisi kalmış, iki bazuka ve muhtelif hafif silahlar.
Five assorted trash and one good cop, The latest update on the scoreboard, one of the best on our force.
Beş çeşitli çöp ve kuvvetimizin en iyilerinden… biri olan bir iyi polis.
Assorted flavors.
Çeşitli aromalar.
Results: 305, Time: 0.0739

Top dictionary queries

English - Turkish