ÖZGÜRCE in English translation

free
özgür
bedava
serbest
boş
beleş
hür
müsait
bağımsız
ücretsiz
kurtar
freely
rahat
açık
serbest
özgür
bol bol
rahat bir şekilde
bir şekilde sonsuz bozkırda özgürce
dolaşın
freedom
özgürlük
özgür
hürriyet
liberating
özgür
kurtarmaya
özgürlüklerini
serbest
in liberty
liberty
özgürlük içinde
özgürce
özgürlüğe
liberally
özgürce

Examples of using Özgürce in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Arzularını gece yeterince özgürce izliyorsun.
You follow your desire freely enough in the night.
Durdurulur, Kramer. Belki bir gün domuz-adamlar özgürce dolaştıklarında.
Perhaps one day when the pig-men roam free, it will be stopped, Kramer.
Üniversitemizde sadece özgürce eğlenelim.
We enjoy freedom only in college.
Uzaylı bilimi, özgürce paylaşın.
Alien knowledge, freely shared.
Shard'' ı bize ver, özgürce gidebilirsin.
Give us the Shard and you can go free.
Huzur içinde ve özgürce yaşasınlar.
And may they live in peace, and freedom.
Ve sevgi ve şefkatle özgürce kendilerini birbirlerine sundular.
And with affection and tenderness… Freely give themselves to each other.
Saint Laurent kadınının hareketleri özgürce ve zarifçedir.
The Saint Laurent woman moves freely and elegantly.
Çocuklar için en iyisi etrafta özgürce oynamaktır.
It's best for kids to play around freely.
Oksijen maskelerinizi çıkarıp özgürce nefes alabilirsiniz.
You may remove your oxygen masks and breathe freely.
Umarım benim adıma özgürce uçarsın.
You would fly freely on my behalf. I wish.
Teknolojik gelişim bilginin özgürce takip edilmesini gerektiriyordu.
Technological advance required the freest possible pursuit of knowledge.
Gençlerin istediği özgürce yaşamak Alvarez!
Young people today want to be free!
Orada özgürce koşabilecek.
A place where you will be free to run.
Özgürce ifadeni verebilirsin.
You will be free to testify.
Hepsi özgürce hareket ediyor, yine de hepsi tutsak.
Each is free to move, yet each is held captive.
Çalılık bölgede özgürce dolaşmalılar. Özgür ve vahşice.
They have to be free to roam the bush, free and wild.
Özgürce yaşa.
Live with freedom.
Yarın özgürce sokaklarda dolaşacaksınız.
Tomorrow you will be free in the streets.
Öyleyse ben de özgürce her gün buraya gelirim.
Then I'm free to come here every day.
Results: 1339, Time: 0.038

Top dictionary queries

Turkish - English