Examples of using Adilce in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Tamam, bu adilce.
İki taraftan biri yetenekliyse, adilce bölmüş sayılmazsın.
Tamam, bu adilce.
Nezaketsizlik oluyor biliyorum ama cömertçe ve adilce.
İki gün sonra hepimiz kahve içeceğiz.- Adilce.
Nezaketsizlik oluyor biliyorum ama cömertçe ve adilce. Atlattığımı sanıyordum.
Şimdi, iyi tarafları: Bu adilce.
Simdi, iyi taraflari: Bu adilce.
Şimdi, iyi tarafları: Bu adilce.
Halkımın şu zor anlarda çektiği acının… adilce olduğunu düşünmüyorum.
Demek istediğim, bu adilce olurdu.
Evet, Bu adilce.
Parayı aramızda ne kadar adilce dağıttığımızı görecek ve seni kazıklamadığımızı anlayacaksın.
Yani, hangi taraftan bakarsanız bakın adilce kabul ediliyor ki gerçek bir kaza değildi.
Güneyde de siyahların adilce yargılanabileceklerini… hepimizin yasanın gözünde eşit olduğunu kanıtlamaya çalıştım.
Böylece oyuncular bu sorunu birbirlerini adilce ve şeffafça motive etmek için kendiliğinden oluşan bir sistem ile çözdüler.
disipline karşı duruş sergileyen her asker uygun şekilde ve adilce cezalandırılmalıdır.
mülteci dönüşlerinin güvence altına alınması, savaş suçu zanlılarının adilce yargılanması, yargı reformunun yürürlüğe konması ve yolsuzluğa karşı etkili bir mücadele sergilenmesi yer alıyor.
Adilce yönetebileceğinizi göstermeniz… diğerlerini ikna için büyük bir adım olur, GP ve Özerk Dünyalar Birliği gibi… siz de tanınmayı hak ediyorunuz.
Savaşta adilce yenildiğimiz için değil; birileri bizi hiç beklemediğimiz bir yerden bıçakladıği için kaybettik.