Examples of using Astarı in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Peki ya astarı.
Adamın odasına girer ve işin aslı astarı nedir, konuşur.
Greene saçmalıyor. Hikayenin aslı astarı yok!
İpeğe sarılmıştı ve tabutun astarı satendi.
Kırmızı halı astarı.
Ceketimin astarı ipekten olmuş, şamfıstığı kremalı tatlı ya da istiridye yemişim kaç yazar!
Astarı boyunca zırhlı zincirle kaplı… yani ateş açarlarsa güvendesin demektir.
Ama gümüş astarı: eğer duymak istersen… kararını hiçbir yan etkide kalmadan tamamen kendiliğinden vermiş olması.
Tabutun astarı… Evet,
Astarı bitirmek için yeterli kumaş yok ve zaman tükeniyor.
Astarı bitirmek için yeterli kumaş yok ve zaman tükeniyor.
Hayır. Çocuk büyüdükçe…'' kle kai cucullaris'', yani kalın bağırsağının astarı… yüzüğün etrafını kapatarak… onu olduğu yerde tutmuş.
Ayrıca jetin en önünde yani koninin tepesinde, astarı hızlandıracak, yani tamamıyla jetin bir parçası olmasını sağlayacak zaman yoktur.
nemden korumak için su geçirmez astarı var.
kalın bir derimiz olmalı. Bu yüzden giysinin astarı için kullanabileceğimiz metal ya da alaşımı bulmaya çalışıyorum.
Astarını tanıdım.
Astar kumaşı.
Astar. Boyamadan önce astarlaman lazım.
Çantanın astarında bir sökük var.
Astar. Boyamadan önce astarlaman lazım.