Examples of using Fırçaları in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Gergedanlar sinirlidir, çünkü kocaman dişleri vardır ama… diş fırçaları yoktur. Annen diyor ki.
Havluları düzgün dizilmişti tarakları, fırçaları, saç losyonları, hepsi düzgündü.
Annem der ki, gergedanlar sinirlidir… Çünkü kocaman dişleri vardır, ama diş fırçaları yoktur.
Çalışmaya daha kirli ve el yapımı görünümü vermek için çeşit çeşit parçacık fırçaları kullandım. Bunları İnternette kolayca bulabilirsiniz.
Anneciğim derki'' gergedanlar sinirli çünkü… o kadar dişleri var ama diş fırçaları yok.
Aksesuar bölümünden kaplumbağa kabuğundan saç fırçaları… ve İspanyol işlemeli yelpaze ödünç aldım.
Çocuklarımın resimleri… diş fırçası, diş macunu, köpük ve deodorant.
Dolabın içerisinde diş fırçası, diş macunu, sabun ve şampuan var.
Göze göz ve dişe diş fırçası.
Tamam, diş macunu, diş fırçası, dergiler aldım.
Fırçayla vur yine şuna!
Önce fırçayı kire soktu, şimdi de onunla temizliyor.
Hayır, fırçaya gerek yok.
Şu fırçaya bir bakayım.
Fırçayı avucunda tıpkı bir yumurta tutarmışçasına tut.
McGeenin verdiği saç fırçasından DNA eşleşmesi çıktı.
Omuzunda fırçanın alamadığı bir kıl var.
Tuvalet fırçasının yerini bilen var mı?
Pire fırçanı kullanmama izin verdiğin için sağ ol, Buck oğlum.
Makyaj fırçan var mı?