IKI SEÇENEĞI in English translation

• two choices
• two options
• two chances

Examples of using Iki seçeneği in Turkish and their translations into English

Bir soru soruyorsun, ben iki seçeneği eliyorum ve sen tatmin mi oluyorsun?
You ask a question, I rule out two possibilities, and you're satisfied?

Bu durumda yönlendiricinin iki seçeneği vardır, birincisi
it has two options if the transport is IPv4:

Bir yönlendiricinin( router) aldığı protokol veri biriminin( PDU) bir sonraki hopun MTUsundan daha büyük olduğunu düşünelim: Bu durumda yönlendiricinin iki seçeneği vardır, birincisi eğer taşıma IPv4
Under IPv4, a router that receives a network packet larger than the next hop's MTU has two options: drop the packet

Sanırım iki seçeneğim var.
I guess I have two choices.

Şimdi yukarıda bahsedilen iki seçeneğin yoğunluğuna bakalım.
Now, let's explore the density of the two options mentioned above.

Sadece iki seçeneğim vardı.
I only had two choices.

Verilen iki seçenekten en basit teori her zaman doğrudur.
Given two choices the simplest theory is usually correct.

Şu iki seçeneğe bakıp bana söyleyin, hangisi en iyisi?
Now, tell me, looking at these two options, which one's best?

Bu da demek oluyor ki, iki seçeneğimiz var, Finke Nehri ya da Todd.
So that means we have two choices, the Finke River or the Todd.

İki seçeneği var, ya kaçacak yada işini bitirecek.
So he's got two options, cut and run or finish this.

Ve benim iki seçeneğim vardı.
And I have two choices.

Sadece iki seçeneğim mi var?
Are those my only two options?

Güzel, önümde iki seçeneğim varmış gibi görünüyor.
Well, it seems like I have two choices.

Burada iki seçeneğin var… Acı
You have two options here… agony,

Bak, iki seçeneğimiz var vaktimiz yok, tamam mı?
Look, we have two choices, and it has to happen now, okay?

Evet, iki seçeneğin var Ya FSByi değiştir
Yeah, um, you got two options. Changing either the FSB

Yaptığın bu iki seçenekten sonra, Katrina seni asla sevmeyecek.
Two choices made in an instant that ensured Katrina would never love you.

İki seçeneği var, ya kaçacak… yada işini bitirecek.
Or finish this. So he's got two options, cut and run.

Burada iki seçeneğim var.
I have two choices here.

Tomun iki seçeneği var.
Tom has two choices.