ISTEKSIZ in English translation

• reluctant
• unwilling
• unenthusiastic
• jaded
• disinclined
• plodding
• don't want
• averse

Examples of using Isteksiz in Turkish and their translations into English

Biraz isteksiz olabilir.
He can be a little overeager.

Nasıl isteksiz olabilirsiniz?
How can you be loathe?

Ülkenin şimdi isteksiz halktan destek toplaması gerekiyor.
Now it must rally a reluctant public.

Richmond dağınık, isteksiz ve söylemek gerek, keyifsiz görünüyordu.
Richmond looked disjointed, uninspired, and, you have to say, joyless.

Richmond dağınık, isteksiz ve söylemek gerek, keyifsiz görünüyordu.
And, you have to say, joyless. Richmond looked disjointed, uninspired.

Hayır, hayır, yalnızca isteksiz.
No, no, no, it's reluctant to.

Onlar yeni bir şeyi kabul etmeye isteksiz.
They're reluctant to accept anything new.

Başbakan Anma Günü Törenini yapma riskini göze almak hususunda isteksiz.
The Prime Minister is unwilling to risk going ahead with the Remembrance Day service.

Angela… şu anda biraz isteksiz.
Angela is a bit… indisposed at the moment.

Tom onu yapmaya isteksiz.
Tom is unwilling to do that.

O sorumluluk kabul etmek için isteksiz.
She is unwilling to accept responsibility.

Tom bunu yapmak için isteksiz olmalı.
Tom must be reluctant to do that.

Tom bunun hakkında isteksiz olabilir.
Tom may be unenthusiastic about that.

Tom bunu yapmak için isteksiz görünüyor.
Tom seems to be unwilling to do that.

Tom bunu ücretsiz yapmakta isteksiz.
Tom is reluctant to do that for free.

Tom, bunu Mary için yapmak için isteksiz.
Tom is reluctant to do that for Mary.

Denek, çocuklar ve yaşlılarla göz teması kurmaya isteksiz.
Subject is reluctant to make eye contact with children or the elderly.

O, üniversiteye gitmeye isteksiz.
He is reluctant to go to the college.

Tom değişmek için isteksiz.
Tom is unwilling to change.

Tom Bostona geri taşınmaya isteksiz.
Tom is reluctant to move back to Boston.