Examples of using Kıyamette in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Burada kıyamette bile hayatta kalabilirsin. Delilik bu!
Burada kıyamette bile hayatta kalabilirsin. Delilik bu!
Lucifer ile Michaelle olan Kıyamette olan her şeyden haberin vardı.
Bu Kıyamette, çok insan alınamadı. Ne?
Neyse ki, kıyamette tekrar yaşayacak.
Orijinali. Ruhu olan bir vampir Kıyamette en büyük rolü oynayacak.
Ama içinizden yalnızca bir kişi Kıyamette hayatta kalacak.
Büyük Kanyon için teşekkürler ve Kıyamette iyi şanslar.
Eğer orada, yani kıyamette yaşlandıysan nasıl oluyor da hâlâ çocuk gibi görünüyorsun?
Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır.
Eğer orada, yani kıyamette yaşlandıysan nasıl oluyor da hâlâ çocuk gibi görünüyorsun?
Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır.
Kıyamette çilek yetiştirmek ne kadar zor, biliyor musun? -Başke ne mi?
Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır.
Angel( David Boreanaz)( 1.01-5.22; After the Fall), kıyamette büyük rol oynayacağı kehanetlenmiş ve ruhu ile lanetlenmiş olan bir vampir.
Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır.
Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır.
Iğrenç bir suçun kefaretini ödemek isteyen gezgin bir ruh oldu. Kıyamette kahramanımız, yalnız samuray rolüne büründü.
Kıyamette, o büyük duruşma gününde onun cezası katmerli olur ve azapta, zillet içinde ebedî kalır.