KUŞKULU in English translation

suspicious
şüphe
şüphelenmeye
kuşkulu
şaibeli
dubious
güvenilmez
şüpheli
şaibeli
kuşkulu
belirsiz
şaibeli zevki neye borçluyum -budd
müphem
questionable
tartışılır
şüpheli
sorgulanabilir
şaibeli
tartışmalı
kuşkulu
doubtful
şüpheli
kuşkulu
sanmam
sceptical
şüpheci
kuşkucu
cynical
kötümser
sinik
karamsar
alaycı
kuşkucu
şüpheci
küçümseyici
kötümsersin
skeptical
şüpheci
kuşkucu
equivocal
belirsiz
kuşkulu

Examples of using Kuşkulu in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Bu adama sorarsan, kuşkulu mantık.
Dubious logic, if you ask this thoughtful guy.
Tom kuşkulu kaldı.
Tom remained skeptical.
Tom bazı kuşkulu seçimler yaptı.
Tom made some questionable choices.
Tom, Maryye kuşkulu olduğunu söyledi.
Tom told Mary that he was suspicious.
oldukça kuşkulu.
rather doubtful.
Frank Kovak. Yarım asırlık kuşkulu başarıların anlatılmamış hikayesi.
Half a century of dubious achievements. Frank kovak, the untold story.
Çok kuşkulu bir adamsın.
You are a very skeptical man.
Cinsiyetçilik, gizlice yapılan operasyonlar ve kuşkulu kanıt.
Sexism, undercover operations, and questionable evidence.
Dört İskoç, iki araba… Kuşkulu bir durum.
Four Scots, two cars, suspicious circumstances.
Al şunu, moruk.'' Kuşkulu.
Doubtful. Take that, old girl.
Frank Kovak. Yarım asırlık kuşkulu başarıların anlatılmamış hikayesi.
Frank Kovak, the untold story. Half a century of dubious achievements.
Söylediğim bir söze inanmadığında kuşkulu düşüncelerle devam edemeyiz.
When you don't believe a word I say We can't go on together with suspicious minds.
Al şunu, moruk.'' Kuşkulu.
Take that, old girl."Doubtful.
Evet.-'' Birkaç kuşkulu vukuat'' ta.
Peripherally involved with several questionable incidents. Oh, yes.
Büyücülük. Burada bazı kuşkulu şeyler döndüğünü biliyordum.
Sorcery. I knew there was something dubious going on here.
Babası görmüş olabilir, kuşkulu olmadan.
That her father could have seen without being suspicious.
Büyücülük. Burada bazı kuşkulu şeyler döndüğünü biliyordum.
I knew there was something dubious going on here. Sorcery.
Çok kuşkulu.
Very doubtful.
Ona ani bir ziyaret yapacak olursam, biraz kuşkulu görünür.
Look a little suspicious if I might try to pay him a sudden visit.
Nasıl yaptın? Kötü harcadığım gençliğimden kuşkulu yeteneklerimi canlandırdım?
I revived a dubious talent from my misspent youth. How on earth did you do that?
Results: 143, Time: 0.0299

Kuşkulu in different Languages

Top dictionary queries

Turkish - English