Examples of using Oturmakta in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
O kumandan, Mongul, şimdi onun dümenine oturmakta. Artık düşünceleri ile Savaş Dünyasının tüm fonksiyonlarını rotasını, silahlarını ve arılarını kılını bile kıpırdatmadan kullanabiliyor.
Burda sanatçı bir ailenin utancı, ünlü bir babanın kederi, ak düşmüş saçlarının nedeni oturmakta.
onun yanında oturmakta diretmişsin.
Burda sanatçı bir ailenin utancı,… ünlü bir babanın kederi,… ak düşmüş saçlarının nedeni oturmakta.
sabahki tehlikeleri düşünmektedirler… kurbanlık misali… ateşlerinin başında sabırla oturmakta.
Zavallı, umutsuz İngilizler… ve sabahki tehlikeleri düşünmektedirler… kurbanlık misali… ateşlerinin başında sabırla oturmakta.
Ama bir adım önünde, oturmakta olan birisi ışınların oraya vurmasını engellemiş.
Aradığım kişi,… ihtiyacım olan kanıtı elinde tutan adam… yanınızda oturmakta.
İşte, bu, makine onu küçültene dek, burada oturmakta kullanılan divan.
Kral tanrının bizzat koruması altında tahtında oturmakta ve böylece Grendel ona yaklaşamamaktadır.
Kız tek başına okulun su tankının yanında beton taşın üzerinde oturmakta ve bir kitap okumaktadır.
Sandalyeyi satın alma departmanının aldığı bir üründen çok, işyerinde oturmakta olduğunuz bir statü sembolüne dönüştürdüler.
Milyon yıl önce, bir gece, ateşin etrafında oturmakta olan bir şempanze ailesine insanlığın tohumları bahşedilmişti.
Forlide iki daire ki birisinde oğlu oturmakta hala.
Bu sırada öğretim ekibi arkada oturmakta ve paylaşılan bir Google Doc üzerinden… not vermektedir. Bu sırada da öğrenciler de… sizinkinden farklı olan,
resmin merkezinde oturmakta olan baba,
Öyle bir spekülasyon ki, bu odada oturmakta olan insanlar arasında!
Belki de, bazı insanlar da oralarda oturmakta ve bu konuda bir nevi ıstıraplı sorular sormakta,
unutulmayacak günü olması gereken gün hakkında konuşuyoruz ve o sandalyede oturmakta olduğun gerçeğini görmezden mi geleceğiz?
Öylece oturmakta iyi değilimdir.