PARADOKS in English translation

paradox
paradoks
çelişki
paradoxes
paradoks
çelişki

Examples of using Paradoks in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
bir bilmece, paradoks.
it's a conundrum, it's a paradox.
Sizi bu olaydan önceye gönderebilirim. Paradoks.
I can send you back before that event. A paradox.
Ne riskleri? Paradoks yaratmak?
Creating a paradox. What risks?
Bu bir döngü ya da paradoks.
It's a loop or a paradox.
Halihazırda kendi kendisinin dermanı olmasıdır. Yani paradoks çikolatanın neredeyse Hegelci bir şekilde doğrudan zıttıyla çakışarak.
So that's the paradox, in a kind of almost Hegelian direct coincidence of the opposites. that the chocolate is already its own remedy.
Cantoru yenilgiye uğratmış paradoks ve problemleri çözdükleri taktirde matematiğin tekrar'' kusursuz'' olabileceğine ikna olmuşlardı.
If only they could solve the problems and paradoxes that had defeated Cantor, maths could be made perfect again.
Tüm bunları size açıklamam mümkün olmazdı. Paradoks şu ki, kısa süre öncesine kadar.
I wouldn't have been able to explain any of this to you. The paradox is that just a short while ago.
Paradoks? Dahili göstergeler Güverte 9 da saat 06:00 yı gösterirken Güverte 13 de 06:05 i gösteriyor.
Paradoxes? Chronometers show it's 0600 on deck 9 and 0605 on deck 13.
Çok zor. Bir bilim insanı olarak, paradoks dediğimiz şeyler yüzünden zaman yolculuğunda sıkıntı yaşıyoruz.
As a scientist, we have difficulties with time travel because of what we call paradoxes.
olacağını bildiğim için… bir paradoks oluşturacağımdan korkuyorsun?
telling me about myself, you might create a paradox whereby because of my knowing, it doesn't happen?
Eğer bundan da fazla geriye dönersek, normal uzay zamanının dışına çıkarız… ve bu teknolojinin başedemeyeceği bir paradoks yaratılır.
And we create a paradox that the technology couldn't handle. If we go back any further than that, we are outside of normal time space.
Eğer bundan da fazla geriye dönersek, normal uzay zamanının dışına çıkarız… ve bu teknolojinin başedemeyeceği bir paradoks yaratılır.
We are outside of normal time-space again If we go back any further than that, and we create a paradox that the technology couldn't handle.
bu teknolojinin başedemeyeceği bir paradoks yaratılır.
normal time space again, and we create a paradox.
normal uzay zamanının dışına çıkarız… ve bu teknolojinin başedemeyeceği bir paradoks yaratılır.
normal time space again, and we create a paradox If we go back any further than that.
Eğer bundan da fazla geriye dönersek, normal uzay zamanının dışına çıkarız… ve bu teknolojinin başedemeyeceği bir paradoks yaratılır.
And we create a paradox that the technology couldn't handle we are outside of normal time space, again If we go back any further than that.
normal uzay zamanının dışına çıkarız… ve bu teknolojinin başedemeyeceği bir paradoks yaratılır.
normal time space again, and we create a paradox that the technology couldn't handle. If we go back any further than that.
Zamanı yok etmek istiyorsan, düzelemeyecek kadar büyük bir paradoks yaratmalısın.
A paradox so big that it can't be undone, right? If you wanna destroy time, you need to create.
Zamanı yok etmek istiyorsan, düzelemeyecek kadar büyük bir paradoks yaratmalısın.
If you wanna destroy time, you need to create a paradox so big that it can't be undone.
Yine paradoks, başka bir komünizmin mümkün olduğu rüyasını,… tam da Sovyet müdahalesinin kurtarmış olmasıdır.
Again, the paradox is precisely the Soviet intervention- saved the dream of the possibility of- another communism and so on and so on.
Paradoks yaratıyorlar.
They're creating a paradox.
Results: 1045, Time: 0.074

Paradoks in different Languages

Top dictionary queries

Turkish - English