SÜLÜN in English translation

• pheasant
• pheasants

Examples of using Sülün in Turkish and their translations into English

Sülün seçti.
He chose the pheasant.

Sülün başına bir dolar diyelim.
At, let's say, $1 a pheasant.

Sülün üzerine anlaşmıştık.
We agreed on pheasant.

Sülün nerede?
Where's the pheasant?

Sülün isteyen?
Anyone for pheasant?

Bu sülün sosu. Partideki punç kâsesi değil.
This is a pheasant sauce, not the punch bowl at a frat party.

Burası sülün yuvası gibi.
This is the pheasants' home.

Sülün eti harika.
The pheasant is amazing.

Sülün tehlikeli midir?
A pheasant? Is it dangerous?

Sülün tehlikeli midir?
A pheasant? Dangerous?

Sülün tehlikeli midir?
Is it dangerous? A pheasant?

Ben de sülün alacağım. Teşekkürler.
And I will have the pheasant, thank you.

Sülün etiydi.
It was pheasant.

Sülün yumurtalarının durumunu öğren.- Neyi?
Find out about the pheasant's eggs.- Try what?

Hayır; sülün o!
Those were pheasants; No?

Sülün nerede? Amca.
Where's the pheasant? Uncle.

Ben sülün görmedim, ya sen? Harika?
Neat. I have seen no pheasants, have you?

Harika. Ben sülün görmedim, ya sen?
Neat. I have seen no pheasants, have you?

On atış. Sülün başına bir dolar diyelim.
Ten shots. At, let's say, $1 a pheasant.

Sülün başına bir dolar diyelim. On atış.
Ten shots. At, let's say, $1 a pheasant.