SEYYAR SATICI in English translation

peddler
satıcı
işportacı
kaçakçısı
bir seyyar
traveling salesman
a huckster
street vendor
sokak satıcısı
seyyar satıcı
işportacı

Examples of using Seyyar satıcı in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Şüphe duyulan iki seyyar satıcı tutuklandı.
Two hawkers suspected of the crime have been arrested.
Bugün yolda karşılaştığımız seyyar satıcı.
The peddlar we met on the road today.
Bende öyle, hatırladın mı? Paul seyyar satıcı.
So am I, remember? Paul's a salesman.
Aslına bakarsan, Chiraunji Lal yazılım mühendisinden çok… seyyar satıcı ismi gibi.
Street peddler than a software engineer. Actually, Chiraunjee Lal sounds like a.
Şehrin farklı yerlerinde… avare dolaşıyor. Adam seyyar satıcı.
He is a peddler… in different places… wandering around.
Kalan 21 kurbandan 10 unun kim olduklarını… Truth or Consequencesta çalışan seyyar satıcı Harold A. Speckin tavan arasında bulmayı başardık.
We managed to identify the remains of 10 of the 21 victims found in the attic of Harold A. Speck the travelling salesman from Truth or Consequences.
Seyyar satıcı Bay Sidney Crumb… -dostları ona Cakey der-… aynı şikayetleri olan diğer esnaflarla el birliği etttiler.
The costermonger, Mr Sidney Crumb, known as Cakey to his intimates, joined forces with several other tradesmen with the same complaint.
Dr. Enys, seyyar satıcılığa mı başladınız?
Dr Enys, are you now a peddler?
Seyyar satıcının birinden almıştım.
I bought from a traveling salesman.
Ne seyyar satıcısı?
What peddler?
Seyyar satıcısı. Nasılsın, Travis?
He's a travelling salesman. How you doing, Travis?
Seyyar satıcıyım.
Traveling salesman.
Seyyar satıcıların yüzüne bakmazsınız… bu onları cesaretlendirir! Tipini bilmiyorum!
You don't look travelling salesmen in the face, it only encourages them!
Seyyar satıcısı.
He's a travelling salesman.
Speck, New Mexiconun küçük bir kasabasında seyyar satıcılık yapıyor.
There's Speck, a small-town New Mexico traveling salesman.
Seyyar satıcıların yüzüne bakmazsınız… bu onları cesaretlendirir! Tipini bilmiyorum!
It only encourages them! You don't look travelling salesmen in the face!
Nasılsın, Travis? Seyyar satıcısı.
He's a travelling salesman. How you doing, Travis?
Seyyar satıcılar konserve satıyor mu acaba?
I wonder if travelling salesmen sell school supplies?
Dilenciler ve Seyyar Satıcılar Giremez.
Begging and peddling forbidden.
Sen o seyyar satıcısın!
You're that salesman.
Results: 56, Time: 0.0398

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English