Examples of using Uçsuz bucaksız in Turkish and their translations into English
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
-
Programming
Önlerinde uçsuz bucaksız Lagazuoi dağı vardı.
Uçsuz bucaksız gaz ve tozdan oluşmuş yıldızlararası bulut uzayın fidanlığıdır.
Uçsuz bucaksız, parıldayan bir kumsal ve abartısız, süslü bir ay.
Uçsuz bucaksız bir evrende her şey mümkündür.
Korkular uçsuz bucaksız bir okyanus gibi.
Ağ'' gerçekten uçsuz bucaksız ve sonsuz.
Buranın batısında uçsuz bucaksız vahşi topraklar var.
Uçsuz bucaksız denizleri geçip köle gemilerinden sağ çıkan insanların.
Ben uçsuz bucaksız denizde amaçsız bir gemiyim.
Evren; uçsuz bucaksız harikulâde, heyecan vericidir.
Mısır uçsuz bucaksız.
Bu uçsuz bucaksız kara tarif edilemeyecek kadar şiddet dolu ve ilgisiz dünyada iki tane kaçak.
Düştüm, ateşe değil fakat uçsuz bucaksız, donmuş bir araziye düştüm.
Uçsuz bucaksız uzay ve zaman… halen çoğunluğu keşfedilmemiş bir enginlik.
Uçsuz bucaksız Bedevi topraklarında yolculuk ediyorduk.
Berlinin merkezi uçsuz bucaksız bir askerî karargâha dönüştürüldü.
Berlinin merkezi uçsuz bucaksız bir askerî karargâha dönüştürüldü.
Ufacık küresel bir dünya, uzayın uçsuz bucaksız boşluğunda ve zamanın içinde sürükleniyor.
Potansiyelin uçsuz bucaksız, tıpkı gökyüzü gibi.
Belki bir gün uçsuz bucaksız boş toprakları insanlarla doldurabiliriz… fakat cehennemi çoktan doldurduk!