Примери за използване на Tepesindeki на Турски и техните преводи на Български
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Computer
Terk edilmiş bir binanın tepesindeki parti.
Başkan şurada olmalı. Şu kulenin tepesindeki gözetleme platformunda.
Bu, hamster tekerleğinde koşan maaşlı köleleri, piramidin tepesindeki elitlere kar sağlayan imparatorluğun güçlü etkisiyle milyonlarcası gibi, hizada tutarak korkak kılar.
Teli çatının tepesindeki en sağlam olduğuna inandığım direğe bağlamaya karar verdim ve ardından teli buraya Güney Kulesine bağlayacağım.
Bir zamanlar binlerce çalışanı korumaya yarayan, binanın tepesindeki bakır paratoner sistemi,
Peki, bir zamanlar buzla kaplı olan dünyamızın tepesindeki buzun yerini almış uzayıp giden açık denizlere bakmak, bizim için ne ifade ediyor?
Bir dağın tepesindeki bir manastırda rahip olmak, Las Vegas Bulvarında olmaktan daha kolay olmalı.
Kafasının tepesindeki derinin altındaki bir boşluğa hava doldurur ve sonra bu havayı
Şöyle oluyor: güçlü gagasını kullanarak ağacın tepesindeki kozalağı açar ve tohumları çıkarır.
besin zincirinin tepesindeki türler için de geçerli.
özgürlüklerini kazandığın için seviniyor ve sizi merdivenlerin tepesindeki hazineye götürmeye söz veriyor.
İmparator Domitian, Palatine tepesindeki yeni sarayının, yarışları daha kolay
Helikopter ekibi kısa sürede Alplerin tepesindeki kartalları başarıyla çekti. Ama hikâyenin, onların bile takip edemediği bir yönü vardı.
Burası, dünyanın tepesindeki yemek odamız olacak. Ve şurada çeşitli çadırlar var.
Bu yavrular ağacın tepesindeki bir yuvada doğdu ve ilk kez toprağa ayak basmak üzereler.
Ağacın tepesindeki filizleri koparıp ticaret ülkesine götürdü,
İnsan familyasının sonraki üyeleri, besin zincirinin en tepesindeki avcılar olacaktır
ölçebildiğimiz şeyler sadece hayatta elle tutulabilen şeyler ise piramidin tepesindeki herşeyi kaçırıyoruz demekdir.
yapabileceğimiz bir şey. Öyleyse, arabaların tepesindeki kameralarla sadece sokakları görüntülemekle kalmıyoruz, iç mekanları da görüntüleyebiliyoruz.
kök hücre olan bir hücreyi alıp-- dağın tepesindeki bir kayakçı gibi, ve bu iki