ANZUSPRECHEN - Turkce'ya çeviri

• konuşmaya
• hitap etmek
• bahsetmek
• hitap etme
• ele
• konuyu açmak istemiyorum
• hitap eder

Anzusprechen Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Ich habe den Mut aufgebracht, ihn anzusprechen.
Gidip onunla konuştum.

Angela Merkel zu treffen und anzusprechen.
Angela Merkel ile konuştum ve buluştum.

Aber es ist ratsam, die Heiligen in Ihren eigenen Worten anzusprechen.
Ama Azizlere kendi kelimelerinizde hitap etmeniz tavsiye edilir.

Sorry, es ist mir unmöglich, dich mit Sie anzusprechen.
Kusura bakmayın… Ama sizinle konuşmam mümkün olmayacak.

Personalisierung bedeutet längst mehr, als den Kunden mit dem Namen anzusprechen.
Pazarlamada kişiselleştirme, müşterilere isimleriyle hitap etmekten daha fazlasıdır.

Ich habe immer gezögert, das Thema eines besessenen Patienten anzusprechen wegen deiner traumatischen Erfahrung.
Bu sarsıcı deneyim yüzünden takıntılı bir hasta hakkında konuşma konusunda tereddüde düştüm.

Eine hübsche Frau anzusprechen, sie nach Hause mitzunehmen und ihr zu zeigen, was du kannst.
Güzel bir kadınla konuşup eve götürüp yeteneğini göstermeye.

Und ich glaube, wir dürfen uns nicht scheuen, das anzusprechen.
Ve bu konuda konuşmaktan çekinmememiz gerektiğini düşünüyorum.

Ich habe vor zwei Jahren versucht, Ihre Gier anzusprechen.
Açgözlülüğüne hitap etmeye iki yıl önce çalıştım.

Doch dann hatte ich Glück. Ich war natürlich zu scheu, sie anzusprechen.
Onlara yaklaşmaya çok utanıyordum; sonra şansım döndü.

Und das Probe-Abendessen war der richtige Zeitpunkt, das anzusprechen?
Kızınızın düğün provasının… bu konuyu açmak için uygun zaman olduğunu mu düşündünüz?

Dich anzusprechen, da du mich eventuell kennenlernen willst.
Düşündüm ki seninle konuşursam, Belki beni tanımak istersin.

Sie anzusprechen. Es geht ja nicht darum,
Teşekkürler. Jerome, onlarla konuşacak cesaretim olmadığından

Man traute sich nicht, es anzusprechen.
Ama bunu konuşacak güven ortamı yoktu.

Ich traute mich nie, sie anzusprechen.
Ben onunla konuşacak cesareti hiçbir zaman bulamasam da.

Ein paar Weiber versuchten ihn anzusprechen, aber er schickte sie weg.
Birkaç afet onunla konuşmak istedi ama onları reddetti.

Seit 7 Jahren versuche ich, es anzusprechen.
Bu konuda konuşmak için 7 yıI çabaladım.

Es ist nicht britisch, Fremde anzusprechen.
Yabancılarla konuşan çok fazla İngiliz yoktur, değil mi?

Sie besaßen die Dreistigkeit, mich am hellichten Tag anzusprechen… vor meinen Geschäftspartnern, in aller Öffentlichkeit!
Sen, iş ortaklarımın önünde güpegündüz bana yaklaşma küstahlığında bulundun. Toplumun önünde!

Die Zeit ist reif, unsere amerikanischen Waffenbrüder anzusprechen.
Artık Amerikalı kardeşlerimize yaklaşma zamanı geldi.