VORSITZENDE - Turkce'ya çeviri

• başkanı
• cumhurbaşkanı
• lideri
• yönetim kurulu başkanı
• başkan
• başkanıyım
• başkanın

Vorsitzende Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Tai Chi, Meister Wan.- Und schließlich der Vorsitzende der CBA.
Son olarak da, Çin Hayırseverler Derneği Başkanı Tai Chiden Usta Wan.

Der Vorsitzende der Partei, der er angehört, starb gestern plötzlich.
Dün durup dururken öldü. Üyesi olduğu partinin lideri.

Der Vorsitzende muss die Sicherheit verstärken.
Başkanın güvenliği artırması gerek.

Unsere stellvertretende Vorsitzende, Paige Williams.
Başkan yardımcımız, Paige Williams.

Wir haben niemanden mit Befehlsgewalt, aber ich bin der Vorsitzende des Ältestenrates?
Otoritede kimse yok, ama ben İhtiyar Heyetinin başkanıyım, olur mu?

Dafür dankte der Vorsitzende.
Cumhurbaşkanı bu nedenle teşekkür etti.

Erster Cheerleader bei den Cheerios… Vorsitzende des Zölibat-Clubs.
Cheeriosun kaptanı… Bekaret kulübünün başkanı.

Ist der CEO und Vorsitzende, David Wallace! Die für diese Katastrophe verantwortliche Person.
Bu felaketin tek sorumlusu… CEO ve yönetim kurulu başkanı David Wallacetır.

Birgitte Nyborg! Und die Vorsitzende der Neuen Demokraten.
Şimdi de Yeni Demokratların lideri… Birgitte Nyborg.

Der Vorsitzende hat den Plan.
Bu Başkanın planı.

Später. Der Vorsitzende Seo.
Başkan Seo sizi çağırıyor. -Sonra.

Erwähnte ich, dass ich Vorsitzende des"Blockheads For New Kids?
Sizlere Uluslararası New Kids Hayran Kulübü başkanıyım demiş miydim?

Der Vorsitzende muss unparteiisch sein.
Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı.

Stadtrat Dowd ist der Vorsitzende des Komitees.
Meclis üyesi Dowd, komite başkanı.

Der Vorsitzende heißt George Sims.
Başkanın adı George Sims.

Der Vorsitzende, Netero.
Başkan Netero.

Ich bin Robbie, der Vorsitzende.
Adım Robbie. Kulüp başkanıyım.

Dabei ist der Vorsitzende zunächst neutral.
Cumhurbaşkanı öncelikle tarafsız olmak zorundadır.

Der Vorsitzende des Bewilligungsausschusses.
Tahsisat komitesi başkanı.

Nun, ich würde sagen, der Vorsitzende macht das gerade sehr gut.
Şu an başkanın bunu çok güzel biçimde yaptığını söyleyebilirim.