KALAN TEK - Almanca'ya çeviri

nur noch
tek şey
sadece daha
sadece henüz
sadece bir tane
biraz daha
var sadece
kalan tek
kaldı sadece
bir tek
sadece başka
einzige verbleibende
einzig verbliebene
bleibt nur
einzige Überlebende
hayatta kalan tek
kurtulan tek
übrig
kalıyor
kalır
var
fazladan
kaldı
geriye
kalan
geriye kalan
kalanlar
şey
einzig verbleibende
einzige verbliebene
einzig verbleibendes
das einzige was mir bleibt
das einzige Überbleibsel
anderes übrig

Kalan tek Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Faro Yahudi Mezarlığı Portekizde kalan tek Engizisyon Yahudi varlığıdır.
Der Friedhof ist das einzige Überbleibsel der jüdischen Präsenz nach der Inquisition in Portugal.
Bana kalan tek şey beklemek.
Das einzige, was mir bleibt, ist zu warten.
Bir adam her şeyini kaybettiğinde ona kalan tek şey davasıdır.
Einem Mann, der alles verlor, bleibt nur seine Sache.
Başkenti Erivan olan Ermenistan, 3000 yıllık Anadolu haritalarından kalan tek yerdir.
Armenien, ist 3000 Jahre alte Karte von Anatolien die einzige verbleibende Land.
Gitmelerinden sonra… elimizde kalan tek şey hayatta kalmak oldu.
Als sie weg waren, blieb uns nichts anderes übrig als zu leben.
Kalan tek tutkum, dünyanın beni fethetmesini engellemek.
Lch erstrebe nur noch, dass die Welt nicht mich erobert.
Kalan tek şey var belkide.
Wahrscheinlich hat das einzig verbliebene.
Bu, babamla aramda kalan tek bağ.
Es ist das einzige Überbleibsel was mich mit meinem Vater verbindet.
Kalan tek seçeneğinin onu öldürmek olduğunu anladın.
Sie erkennen, dass Sie ihn nur noch töten können.
Kalan tek kişi.
Die einzig verbliebene.
Bir diktatör olarak, aynı zamanda bir canlı olarak, bana kalan tek şey ölümsüz olmak.
Sowohl in der Diktatur als auch im Leben bleibt mir nichts anderes übrig als unsterblich zu werden.
Chesters Millde kalan tek meclis üyesiyim.
Ich bin der einzig verbleibende Stadtrat.
Şimdi tahtla aramda kalan tek engel sensin.
Jetzt stehst nur noch du zwischen mir und dem Thron.
İşte kalan tek oda.
Er ist der einzig verbliebene Raum.
Kıyamet sonrası dünyada kalan tek adam olmak istiyorsun.
Du willst der einzige verbliebene Mensch in einer post-apokalyptischen Welt sein.
Ve kalan tek seçenekti.
Die einzig verbleibende Möglichkeit.
Kalan tek ailen biziz.
Du hast nur noch uns.
Kalan tek kaynağın Gezegen.
Das einzig verbliebene wahre Imperium.
Dolayısıyla da Washington ciddi olarak kalan tek seçeneği göze almaktadır: doğrudan askeri çarpışma.
Washington erwägt deshalb ernsthaft die einzige verbliebene Option: die direkte militärische Konfrontation.
Su hayatta kalan tek şey.
Wasser ist der einzig verbleibende.
Sonuçlar: 138, Zaman: 0.039

Kelime çeviri

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Almanca