CHARACTERIZED in Turkish translation

['kærəktəraizd]
['kærəktəraizd]
karakterize
characterized
characterised by
tanımlanan
definition
description
to know
designation
özellikleri
feature
property
trait
quality
attribute
characteristics
spec
olarak tanımlıyordu
olarak vasıflandırılmış
nitelenen
olarak
and
exactly
consider

Examples of using Characterized in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Being in a state of apathy is characterized when challenges are low and one's skill level is low producing a general lack of interest in the task at hand.
Ilgisiz bir durumda olmak, zorluklar az ve bireyin becerileri de az olduğu zaman eldeki görev için genel bir ilgi eksikliği ile karakterize olur.
Dionysius of Halicarnassus characterized these historians as the forerunners of Thucydides, and these local histories continued to be written into Late Antiquity, as long as the city-states survived.
Halikarnaslı Dionysos bu tarihçileri Tukididesin müjdecileri olarak nitelenmiş, ve bu tarihler şehir devletleri devam etiği müddetçe Geç Antik Çağa kadar yazılmaya devam etmiştir.
Molecularly characterized genetic disorders are those for which the underlying causal gene has been identified, currently there are
Moleküler tanımlı genetik bozukluklar, bozukluğun altında yatan nedensel genin tespit edilmiş olduğu bozukluklardır,
turbulent flow is a flow regime characterized by chaotic, stochastic property changes.
kaotik, stokastik özellik değişimleriyle tanımlanmış bir akış rejimidir.
In contrast, Nolan Feeney from Entertainment Weekly characterized the songs on the album as sounding"like glimpses of the real Britney-her musical tastes,
Entertainment Weekly dergisinden Nolan Feeney ise albümdeki şarkıların karakterlerinin'' gerçek Britneynin parçaları olduğunu,
Characterized by shock, by surprise, by the employment of precise ammunitions on a scale never before seen.
Şokla, sürprizlerle vasıflandırılmış, daha önce hiç görülmemiş miktarda cephanenin kullanıldığı bir askeri operasyon.
Conspiracy authors Stephen and Roxanne Kaplan characterized the case as a"hoax.
Stephen ve Roxanne Kaplan, vakayı bir'' kandırmaca'' olarak karakterize ettiler.
And this characterized and anchored the way information and knowledge were produced for the next 150 years.
Ve bu sonraki 150 yıl için enformasyonun ve bilginin üretim biçimini karakterize etti ve sabitledi.
Chase suffers from depersonalization disorder, characterized by feeling detached from one's mental or emotional process.
Chase kişiliğini kaybetme bozukluğu yaşıyor. Bu, birisinin ruhsal veya duygusal aşamalarından bağımsız bir his olarak tanımlanır.
The U.S. Dept. of Health and Human Services investigated Humana in 2009 for sending flyers to Medicare recipients that the AARP characterized as deceptive.
Amerika Birleşik Devletleri Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2009 yılında Humanayı, AARPın aldatıcı olarak nitelendirdiği Medicare alıcılarına el ilanları göndermek için araştırdı.
structural change characterized Japan's two periods of economic development since 1868.
yapısal gelişim Japonyanın 1868den beri, iki ekonomik gelişim dönemini karakterize ediyor.
then measure the resulting vibration the frequency response function can be calculated and the system characterized.
ardından çıkış fonksiyonunu ölçersek frekans cevap fonksiyonunu hesaplayabilir ve böylece sistemi karakterize etmiş oluruz.
that is normally or abnormally characterized That's a psychological condition.
etkileşim anormalliklerine göre, normal veya anormal olarak karakterize ediliyor.
Primo Nebiolo, president of the IAAF, characterized the championships as"the greatest ever.
Dönemin IAAF başkanı Primo Nebiolo şampiyonayı'' gelmiş geçmiş en iyisi'' olarak tanımlamıştır.
is a specific phobia characterized by an excessive or unrealistic fear of one
gerçekçi olmayan korku ile karakterize edilen bir fobidir,
educator Maria Montessori and characterized by an emphasis on independence, freedom within limits, and respect for a child's natural psychological, physical, and social development.
sosyal gelişimine verdiği önem ile tanımlanan bir eğitim yaklaşımıdır.
The Hopi believe that just before the end of the world a period is which we are exposed to the test set, characterized by appalling social, environmental and political problems, as well as extreme weather.
Hopiler Dünyanın sonundan hemen önce bir test periyodu olacağına maruz kalacağımıza inanmaktadırlar, ürkütücü sosyal, çevresel ve politik problemler tarafından karakterize edilecek, büyük fırtınalarda olduğu gibi.
Sturge-Weber syndrome- a syndrome characterized by a port-wine stain nevus in the distribution of the trigeminal nerve, ipsilateral leptomeningeal angiomas with intracranial calcification
Sturge-Weber sendromu- özellikleri trigeminal sinirin dağılımında bir liman port-wine stain nevüsüyle, ipsilateral leptomeningeal angiomas
Montmorillonite is a subclass of smectite, a 2:1 phyllosilicate mineral characterized as having greater than 50% octahedral charge; its cation exchange capacity is due to isomorphous substitution of Mg for Al in the central alumina plane.
Montmorillonit smektit bir alt sınıfı fillosilikat mineral% 50den daha fazla yüke sahip olan oktahedral olarak karakterize edilir; katyon değişim kapasitesi bir düzlemde olduğunda Al için Mg izomorf ikame kaynaklanmaktadır.
Maurice H. Stauffer, M.D., a gastroenterologist at the Mayo Clinic in Rochester, MN, first characterized this syndrome in 1961, with the original name of"nephrogenic hepatomegaly.
Mayo Clinicte gastroenterolog olan Doktor Maurice Stauffer tarafından ilk olarak 1961 yılında'' nefrojenik hepatomegali'' olarak isimlendirilmiş daha sonra Stauffer sendromu olarak kabul edilmiştir.^ Jakse G, Madersbacher H 1978.
Results: 62, Time: 0.0626

Top dictionary queries

English - Turkish