UNEXPLORED in Turkish translation

[ˌʌnik'splɔːd]
[ˌʌnik'splɔːd]
keşfedilmemiş
undiscovered
uncharted
unexplored
discovered
to be explored
unchartered
unrealized
the undiscover
untapped
unexploited

Examples of using Unexplored in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
The mission's in deep, unexplored waters.
Görev derinde, keşfedilmemiş sularda.
That's a strangely simple, and yet unexplored idea.
Son derece basit ama keşfedilmemiş bir fikirdir.
The next year, starting the spring in six months in this unexplored place on each ri(2 km) will install the signs.
Gelecek yıl, ilkbahar başlarında bu keşfedilmemiş yerde 6 ay içinde her 2 kmde bir işaretler yerleştirilecek.
These vast, unexplored forests are the only places left on Earth where entire communities can live undetected.
Bu uçsuz bucaksız, keşfedilmemiş ormanlar bu toplulukların keşfedilmeden yaşayabilecekleri tek yer.
We can only journey to this unexplored space in special submarines that can withstand the crushing pressure.
Bu keşfedilmemiş alanlara ancak ezici basınca karşı koyabilecek özel bir denizaltıyla yolculuk edebiliriz.
In special submarines that can withstand the crushing pressure. We can only journey to this unexplored space.
Bu keşfedilmemiş alanlara ancak ezici basınca karşı koyabilecek özel bir denizaltıyla yolculuk edebiliriz.
this unexplored region-- back to the laboratory.
biri bu sanal dünyayı, bu dünyayı, keşfedilmemiş bu bölgeyi, laboratuvara taşımak.
I feel compelled to investigate this unexplored sector of the galaxy before heading back.
geri dönmeden önce… galaksinin bu keşfedilmemiş bölgesini araştırmak zorunda hissediyorum.
Alvin, the world's first deep-sea submersible, led the way to this unexplored terrain.
Dünyanın ilk derin deniz batiskafı Alvin bu keşfedilmemiş bölgelere yapılacak gezinin öncülüğünü yapıyor.
a very unexplored area in psychology… and we have only made the first steps into a mysterious land of wonders.
psikolojide pek keşfedilmemiş bir alan… biz şaşırtıcı bir dünyada yalnızca ilk adımları attık.
Previously unexplored cerebral zones. that offer access to unlocked certain portions of her brain.
Beyninin ulaşılması güç bölümlerine erişebilir… bu da onun, beynin henüz keşfedilmemiş… bölgelerine girmesine olanak sağlıyor.
Some think intuition is a gift. But it can be a curse as well… A voice calling to us from places that are better left unexplored.
Bazıları sezginin bir yetenek olduğunu düşünür ama bir lanet de olabilir keşfedilmemiş bırakılması iyi olacak yerlerden bize ulaşan bir ses her ne kadar öldürmeye çalışsak da hiç ölmeyecek anıların bir yankısı.
As I mentioned earlier, Miss Lucy has, previously unexplored cerebral zones. for reasons that remain a mystery to me, that offer access to unlocked certain portions of her brain.
Daha önce de söz ettiğim gibi, Bayan Lucy… beyninde belli bölümlere erişim sağlamış ve bu bölümler… benim için hâlâ gizemli olan nedenlerden dolayı… beynin daha önce keşfedilmemiş alanlarına erişim sunmuştur.
It's officially unexplored.
Resmen keşfedilmemiş.
The largest unexplored cave world.
Dünyanın keşfedilmemiş en büyük mağara sistemi.
In unexplored caves we always do surveys.
Her zaman keşfedilmemiş mağaraları araştırıyoruz.
Of the oceans remain unexplored.
Okyanusların 95% ni keşfetmedik.
For him, you're unexplored territory.
Onun için, sen, keşfedilmemiş bölgesin.
The mission's in deep, unexplored waters.
Hedefimz… derin ve keşfedilmeiş sular.
Size and location of unexplored deposits.
Keşfedilmemiş yatakların yerleri ve büyüklükleri.
Results: 189, Time: 0.0683

Top dictionary queries

English - Turkish