VOID in Turkish translation

[void]
[void]
boşluk
space
void
emptiness
gap
hole
empty
blank
vacuum
loophole
opening
geçersiz
invalid
override
void
inadmissible
in valid
null
nullified
defunct
to overrule
boşluğu
space
void
emptiness
gap
hole
empty
blank
vacuum
loophole
opening
boşluğa
space
void
emptiness
gap
hole
empty
blank
vacuum
loophole
opening
boşluğun
space
void
emptiness
gap
hole
empty
blank
vacuum
loophole
opening

Examples of using Void in English and their translations into Turkish

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Here we go. Filling the void.
Boşlukları doldurduk. Al bakalım.
Filling the void. Here we go.
Boşlukları doldurduk. Al bakalım.
And now you're trying to fill your void with Karin's extinction.
Şimdi boşluğunu Karinin çöküşüyle doldurmaya çalışıyorsun.
Now you're trying to fill your void with Karin's extinction.
Şimdi boşluğunu Karinin çöküşüyle doldurmaya çalışıyorsun.
With Karin's extinction. And now you're trying to fill your void.
Şimdi boşluğunu Karinin çöküşüyle doldurmaya çalışıyorsun.
Now you're tying to fill your void with Karin's extinction.
Şimdi boşluğunu Karinin çöküşüyle doldurmaya çalışıyorsun.
Warning, approaching quantum void.
Kuantum Boşluğuna yaklaşılıyor. Uyarı.
Approaching quantum void. Warning.
Kuantum Boşluğuna yaklaşılıyor. Uyarı.
Approachingquantum void. Warning.
Kuantum Boşluğuna yaklaşılıyor. Uyarı.
We almost escaped the Void alone.
Nerdeyse Boşluktan kaçmayı başarıyorduk.
You are both in that void where the dead seek each other.
O boşluktasınız. İkiniz de ölülerin birbirini aradığı.
This is our way out of the void!
Bu bizim boşluktan çıkış yolumuz!
For instance, is this the first time I'm hearing about the Void?
Mesela, Boşluktan ilk defa mı haberim oluyor?
And in that void, she had seen a dark reflection.
Bu boşlukta, karanlık bir yansıma görmüştü.
And in that void, she would seen a dark reflection.
Bu boşlukta, karanlık bir yansıma görmüştü.
Beneath the shapeless time void. They keep their Janets in a neutral pocket dimension.
Janetlarını şekilsiz zaman boşluğunun altındaki nötr bir boyutta tutuyorlar.
Sometimes people fill a void with an obsessive attachment to a TV show.
Bazen insanlar içlerindeki boşlukları doldurmak için dizileri takıntı yapar.
Must escape the void.
Boşluktan kaçmalıyız.
This void we're in lives.
Bu boşlukta yaşıyoruz.
Just trying to lighten the mood… tough void. Now, Janet and I will pose as Good Place employees.
Janetla İyi Yer personeli kılığına girip tatlı dille Boşluk zormuş.
Results: 1005, Time: 0.0537

Top dictionary queries

English - Turkish