ÖLMEKLE in English translation

dying
ölür
ölüyor
ölecek
ölmez
ölmesine
ölümünü
geber
ölen
ölün
ölünce
being dead
ölü
ölmek
died
ölür
ölüyor
ölecek
ölmez
ölmesine
ölümünü
geber
ölen
ölün
ölünce
die
ölür
ölüyor
ölecek
ölmez
ölmesine
ölümünü
geber
ölen
ölün
ölünce
dyin
ölmek
ölüyor
ölüm

Examples of using Ölmekle in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Ölmekle bayılmak arasında fark vardır. Güven bana.
Trust me. There's a difference between dead and knocked out.
Ölmekle bayılmak arasında fark vardır. Güven bana.
There's a difference between dead and knocked out. Trust me.
Güven bana. Ölmekle bayılmak arasında fark vardır.
There's a difference between dead and knocked out. Trust me.
Ölmekle de kalmamışlar, parçalanmışlar.
And not just dead, dismembered.
Sanki çoktan ölmüşüz ya da ölmekle kaybedecek bir şeyimiz yokmuş gibi.
As if we were already dead… and had nothing to lose by dying.
Ölmekle neden bizim hayatımızı tehlikeye atıyor?
By dying why is he putting our life at stake?
Yalnız kalırım ve ölmekle aynı şey olur.
I will be alone, and that's as good as dead.
Ölmekle kalmadı, parçalandı.
Not only dead. Dismembered.
Planette kendi kendine söylenmekten çok ölmekle ilgilendiğini düşünürdüm.
I thought you would have a more interesting demise than muttering to yourself at The Planet.
bütün hayatlarını ölmekle geçiriyorlar.
and they spend all of it dying.
Otuz saniyelik ömürleri var ve tüm ömürlerini ölmekle geçiriyorlar.
Thirty seconds of life… and they spend all of it dying.
Sanırım, ölmekle ilgili beni en çok korkutan şey bu hiç bilmediğim bütün şeylerin var olduğu gerçeği, anlıyor musun?
I guess what scares me most about dying is all the stuff I will never know about, you know?
Tüm hoo-hah lar ölmekle ilgili savaşmayı istetmiyor… tam bir zırvalık!
All this hoo-hah about being dead and not wanting to fight is a load of crap!
Onlar, cenin ölmekle beraber, onların bizde yamyam cesedinin, hem de bazı Kanadalı buluşma
They, along with Dying Fetus, supported Cannibal Corpse on their U.S. tour in the fall,
dezenfektanın birkaç saat daha, ölmekle yaşamak arasında bir fark yaratmasını umuyoruz.
of cough drops and some disinfectant might be the difference between dying and living a couple of more hours.
insanlar benim sesimle dalga geçiyorlardı… ya da ölmekle meşgulsün.
sound of my voice, or you get busy dyin.
O da ağırkanlı dışarıda bir yerlerde küçük bir arı gibi ölmekle meşgul.
She's stuck in the mud, too, somewhere out there, busy as a little bee, dying.
ya konuşmakla meşgulsün… ya da ölmekle meşgulsün.
you get busy dyin.
Natalie Prior, elimde olan bilgiyi korumak için ölmekle kalmadı… Ondan çaldın.- Kes şunu.
Because you stole that. Stop. That Nathalie Prior not only died… trying to protect the data that I now have.
Böyle bir düşüşten ölme ihtimali,… bir asteroit düşmesinden ölmekle… aşağı yukarı aynıdır.
Are roughly the equivalent of the odds of dying from a collision with an asteroid. The lifetime odds of dying from a fall like this.
Results: 95, Time: 0.0274

Top dictionary queries

Turkish - English