BIR ŞEY BULUN in English translation

find something
bir şey bulmak
bir şey bulun
bir şey bulalım
birşeyler bul
bir şeyi bulmama
bir şey bulayım

Examples of using Bir şey bulun in Turkish and their translations into English

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Computer category close
  • Programming category close
Şüpheli bir şeyler bulun.
Find something suspicious.
Arkasına saklanacağınız bir şeyler bulun.
Find something to hide behind.
Su taşımak için bir şeyler bulun!
Find something to carry water!
Kullanabileceğimiz bir şeyler bulun.
Find something we can use.
Size uyan bir şeyler bulun.
Find something that fits.
Şimdi kıçınızı kaldırıp adamı araştırın ve davayı tekrar açabileceğimiz bir şeyler bulun.
Now get your ass over there and find something we can use to reopen the investigation.
Anne… Daha büyük bir şeyler bulun.
Find something bigger.- Mother!
Size 3 gün veriyorum, gidin bir şeyler bulun.
I will give you three days, find something by then.
Sabah aynaya baktığınızda böyle görünüyorsanız… üstünüze giyinecek başka bir şeyler bulun.
Find something else to put on. when you look in your mirrors in the morning.
Yoksa FBI hepimizi bitirir. Onları Valiye bağlayacak bir şeyler bulun.
Otherwise, the FBI hangs us all. Find something that points them to the Governor.
Pekala, kazmak için bir şeyler bulun.
Alright, find something to dig with.
Burada pek bir şey bulunmaz.
Here you go not find much.
Böylece onu suçlayacak bir şey bulunmadığı kayda alınmış olur.
That way, we get it on the record that nothing's been found to incriminate her.
Eğer bir şey bulunduysa da, eminim kayıp eşya bürosundadır.
If anything was found, I'm sure it would be in the lost and found..
Bir şey bulunmasını istemezsin.
You don't want something discovered.
Ve inan bana bir şey bulunmasın isterdim.
And believe me, I wish they hadn't have found anything.
Kendiniz bir şeyler bulun, gerzek ahmaklar.
Find out something for yourselves, you imbecilic stupes.
Carl Donnerın ölümü konusunda çarpık bir şey bulunduğuna inandığınızı sanıyorum, aslında.
I really think you believe there's something cockeyed about Carl Donner's death.
Yasadışı bir şey bulunmamış.
It was found that nothing illegal was going on.
Dr Nielsenda da böyle bir şey bulunmasını beklememeliyim değil mi?
I don't suppose there was anything found like that on Dr Nielsen?
Results: 55, Time: 0.0271

Word-for-word translation

Top dictionary queries

Turkish - English